Продолжая использовать сайт, вы даете свое согласие на работу с этими файлами.
Yılan ısırığı
Yılan ısırığı | |
---|---|
Kobra Naja naja
| |
Uzmanlık | Acil tıp |
Yılan ısırığı veya yılan sokması, yılanın dişleri ile sebep olduğu yaralanmadır. Yılanlar çoğu zaman avlarını ısırırlar, ancak sık görülmese de, genellikle savunma amaçlı olarak insanları ısırdıkları da olur. Çoğu yılan zehirsizdir ve avlarını genellikle zehir kullanmadan boğarak öldürürler. Bununla birlikte zehirli yılanlar -Antarktika haricinde- her kıtada bulunur.
Isırıklar için önerilen ilk yardım yöntemleri yılanın yaşadığı bölgeye göre değişir. Bazı türlerin ısırığında etkili olan bir tedavi başka bir türün ısırığında etkisiz kalabilir. Yılanların fiziksel görünüşleri farklı olabileceği için genellikle bir türü tanımlamanın pratik bir yolu yoktur ve böyle durumlarda profesyonel tıbbi yardım aranmalıdır.
Isırığın sonucu; yılanın türü ve yaşı, ısırığın vücuttaki yeri ve derinliği, enjekte olan zehir miktarı, ısırılanın yaşı, sağlığı ve büyüklüğü gibi birçok etkene bağlı olarak değişir. Bütün ısırıklarda, ısırılanın yaşadığı panikten kaynaklanan ve psikolojik olan dehşet ve taşikardi gibi semptomlar belirir. Zehirli olmayan yılanların ısırıkları da sıklıkla dişin sebep olduğu yırtılma veya sonuçta oluşan enfeksiyon yüzünden hasar verebilir. Isırık öldürme potansiyeline sahip anaflaktik reaksiyonu da tetikleyebilir.
Yılanlara atfedilen ölümlerin sayısı bölgelere göre değişiklik gösterir. Avrupa ve Kuzey Amerika'da ölüm oranı göreli olarak düşük olsa da yılan ısırıkları ile birlikte gelen morbidite ve mortalite dünyanın pek çok bölgesi ve özellikle sağlık tesislerinin kısıtlı olduğu kırsal kesimler için ciddi bir sağlık problemidir.Güney Asya, Güneydoğu Asya ve Sahraaltı Afrikası ısırığın en çok göründüğü yerlerdir. Ayrıca neotropikal ve diğer ekvatoryal ve subtropikal bölgelerde de vaka sayısı yüksektir. Her yıl on binlerce insan yılan ısırıkları sebebiyle ölmektedir. Ancak, koruyucu ayakkabılar giymek, tehlikeli yılanların yaşadığı bilinen yerlerden uzak durmak gibi alınabilecek çok sayıda tedbir bulunmaktadır.
Belirtiler ve semptomlar
Yılan ısırıklarındaki en yaygın semptomlar, panik, korku ve duygusal dengesizliktir. Bunlar bulantı, kusma, ishal, senkop, vertigo, taşikardi ve soğuk ve nemli cilt gibi semptomlara sebep olabilir. Çoğu yılan ısırığı kurbanında ölüm korkusu görülür. Bu korku azaltılmazsa hiperventilasyon riski artar. Zehirli olmayan yılanlardan kaynaklanan kuru yılan ısırıkları da kurbana ciddi zararlar verebilir. Bunun birçok sebebi vardır. Gereğince tedavi edilmeyen yılan ısırıkları enfeksiyona sebep olabilir (dişleri derin yaralanmalara sebep olabilen engerek ısırığı kurbanlarında rapor edildiği gibi), ısırık belli kurbanlarda anafilaksiye sebep olabilir.
Kuru ısırıklar ya da zararsız yılanların sebep olduğu ısırıklar tedavi gerektirir. Bu ısırıklarda şişme ve hisedilen acı az miktardadır ancak yılanın oral mikroflorası Clostridium tetani gibi patojenik mikroorganizmalar barındırabilmektedir. Bu sebeple zehirsiz yılanların ısırıkları ihmal edilip tedavi uygulanmazsa ısırık akabinde tetanosun gelişme tehlikesi vardır. Bunun dışında yılanın salyasında barınan diğer patojenik bakteriler de enfeksiyona sebep olabilir.
Zehirli olsun ya da olmasın çoğu yılan ısırıkları birtakım lokal etkilere sebep olur. Isırık sonrası etkiler ısırık bölgesine göre değişiklik gösterse de başlangıçta küçük bir acı duyulur ve bölgede kızarıklık meydana gelir.Engerek ve bazı kobraların ısırıkları çok büyük acı verebilir ve bazen de lokal dokuyu hassaslaştırarak dokunun dakikalar içerisinde ciddi bir şekilde şişmesine sebep olabilir. Bölgenin su toplayıp kanaması da olasılık dahilindedir. Çıngıraklı yılan ısırıklarındaki diğer başlangıç semptomları uyuşukluk, cansızlık, bulantı ve kusma şeklindedir. Semptomlar hipotansiyon, takipne, şiddetli taşikardi, algı değişkenliği ve solunum yetmezliğinin gelişmesiyle ölümcül bir hale gelebilir.
küçükresim|150px|[[Ekvador]]'da [[Bothrops asper]]in ısırdığı 11 yaşındaki bir çocuğun iki hafta sonraki hali. Bu zaman zarfında çocuğa sadece [[antibiyotik]] tedavisi uygulanmış.[14]
İlginç bir şekilde Crotalus scutulatus, mercan yılanı ve Crotalus mitchelliinin sebep olduğu ısırıklar ciddi yaralanmalara sebep olurken, bu ısırıklarda çok az acı duyulur ya da hiç duyulmaz. Bazı çıngıraklı yılanlar tarafından ısırılan kurbanlar, "lastiksi", "naneye benzer" ya da "metalik" bir tat tarif edebilirler.Tüküren kobra ve ringhals zehirini kurbanının gözüne püskürtür. Bu ani acı, oftalmoparezi ve bazen de körlüğe sebep olur.
Bazı Avustralya yılanları ve çoğu engerek yılanı zehiri koagülopatiye (pıhtılaşma bozukluğu) sebep olur. Bazen kurbanın ağzından, burnundan ve hatta daha önce iyileşmiş gibi görünen yarasından bile kan gelebilir. Beyin ve bağırsakların da dahil olduğu iç organlar kanayabilir ve bunun sonucunda kurbanın cildinde ekimoz görülür. Kanamanın durdurulamaması durumunda kan kaybından ölüm beklenen sonuçlar arasındadır.
Mambalar, kraitler, kobralar ve deniz yılanlarının dahil olduğu elapidler ve çoğu Avustralya türünün zehirinde nörokoksisiteye sebep olan ve sinir sistemine saldıran toksinler bulunur. Sinir zehirinin etkisi ısırıktan 2-4 saat sonra görülür ancak bu süre uzayabilir. Kurbanın görüşünde bulanıklık gibi bazı bozukluklar olur. Kurbanlarda ayrıca vücut boyunca parestezi (his kaybı) ve konuşma ve solunum zorluğu da görülebilir. Sinir sistemi problemleri bir dizi semptoma yol açar. Acil tedavinin uygulanmadığı durumlarda kurbanlar solunum yetmezliğinden ölebilirler.
Bütün deniz yılanlarının, hemen hemen bütün engereklerin ve bazı Avustralya elapidlerinin zehiri kas dokusunda nekroza sebep olur. Kas dokusu rabdomiyoliz olarak bilinen bir durum sonucunda vücut boyunca ölmeye başlar. Ölü kas hücreleri proteinleri süzgeçten geçiren böbreği dahi tıkayabilir. Bu hipotansiyon ile birleşince akut böbrek yetmezliğine ve nihayetinde de tedavi uygulanmazsa ölüme sebep olur. Çukur engereklerin el veya parmaklarda sebep olduğu zehirli ısırık vücudun diğer bölgelerindeki ısırıklara oranla daha agresif müdahale gerektirir. Bu durumda zehirin yayılması için yeterli hacim bulunamayacağından yerel doku nekrozu daha büyük ve daha erken gerçekleşir.
Patofizyoloji
Zehirleme tamamen istençli bir şekilde yapılır. Bu yüzden, bütün zehirli yılanlar zehir enjekte etmeden de ısırabilme yetisine sahiptir. Yılanlar sıklıkla, kendileri için çok büyük, yenilemeyecek canlılara karşı zehirlerini ziyan etmekten ziyade "kuru ısırıkla" yetinirler. Bununla birlikte çıngıraklı yılanlar gibi bazı yılan cinsleri savunma amaçlı ısırıkları saldırı amaçlı ısırıklarıyla karşılaştırıldığında çok daha fazla miktarda zehir ihtiva eder. Kuru ısırık deride delinmeye yol açan ancak bölgesel, sistemik etkilere ya da pıhtılaşma bozukluğuna sebep olmayan ısırığa denir. Kuru ısırık oranı türlere göre değişiklik göstermektedir; normalde ürkek olan mercan yılanı ısırıklarının %50'si, kobraların %45'i zehirsiz iken çukur engereklerde kuru ısırık oranı sadece %25'tir. Engerek ısırıklarının kuru ısırık olarak nitelendirilebilmesi için, altı saat içinde hiçbir lokal belirtinin görülmemiş olması gerekir. Mercan yılanlarının ısırığında genellikle başlangıç semptomları görünmez, bu yüzden bu yılanların bütün ısırıkları zehirli kabul edilir. Bazı kuru ısırıklar yılanın kötü zamanlamasının sonucunda olabilir. Bu durumda yılanın dişleri kurbanın etine girmeden zehir boşalır.
Zehirli olmamasına rağmen bazı yılanların özellikle de Boidae ve Pythonidae ailelerine dahil olan boğucu yılanların ısırıkları zarar verici olabilir. Büyük türler sıklıkla, kurbanın veya yılanın kurtulmaya çalışması sonucunda, kurbanda derin yırtılmalara sebep olur. Bunun sebebi kurbanın etine gömülen, yılanın dişlerinin geriye dönük ve iğne kadar keskin olmasıdır. Zehirli yılanların ısırığı kadar ölümcül olmasa da bu tür ısırıklar en azından geçici zayıflığa ve yanlış tedavi uygulandığında da enfeksiyona sebep olabilir. Kurbanlar cilt bozukluğu, deformiteler ya da kronik yara enfeksiyonu gibi hem kronik hem de akut sekellere maruz kalabilir.
Mercan yılanları daha kısa dişlere ve daha küçük bir ağza sahiptir, bu yüzden zehiri enjekte edebilmek için ısırdığı bölgeyi çiğnemek zorunda kalır.
Yılanların çoğunun ısırırken ağızlarını açmaları gerekirken, Atractaspididae ailesindeki Afrika ve Ortadoğu yılanları ağızlarını açmadan, dişlerini kafalarının yan tarafına kıvırabilme ve kurbanı ısırabilme yeteneğine sahiptir.
Yılan zehiri
Yılanların, Miyosen evre içindeki bir zamanda zehir oluşturma ve zerketme yeteneğini geliştirdiği ileri sürülmektedir. Tersiyer zamanda ilkel yılanların büyük bölümü Henophidia (ilkel yılanlar) süperailesine ait pusuya yatan (ambush predator) ve avlarını boğarak öldüren avcılardı. Dünyada geniş otlakların yerini ormanlık alanların almasıyla bu yılanlar da daha küçük ve böylece daha çevik bir yapıya evrimleştiler. Ancak daha küçük yılanlar için avlarını kontrol altına almak ve öldürmek daha zor bir hale geldi ve bunun sonucu olarak yılan zehirinin evrimleşmesi başladı. Bütün yaşayan yılanların atası olduğu düşünülen varsayımsal soy Toxicofera üzerinde yapılan diğer bir araştırma yılan evrimi için daha erken bir zaman dilimi önermektedir. Bu zaman dilimi Geç Kretase esnasında muhtemelen on milyon yıllar mertebesindedir.
Yılan zehiri normalde salya salgılamakla görevli olan modifiye olmuş parotis bezinde üretilir. Zehir gözün arkasındaki alveol denilen yapılarda depolanır ve borumsu, içi boş dişler yoluyla istemli bir şekilde enjekte edilir. Tek tür moleküler ya da farmakolojik aktif bileşen içeren yılan zehiri yoktur. Zehir yüz binlerce protein ve enzim ihtiva eder, bunların tamamı, avın kardiyak sistemine karışması veya zehirin daha hızlı absorbe edilmesi için doku geçirgenliğini artırması gibi, çeşitli amaçlara hizmet eder. Yılan zehiri en kompleks yapıya sahip hayvan zehiridir. Çoğu yılanın zehri, sitotoksin, hemotoksin, nörotoksin, miyotoksin gibi birçok toksinin kombinasyonu olabilir ve insan vücudundaki her organ sistemini fiilen etkiler. Nörotoksin temel aminoasitler bakımından zengindir ve moleküler seviyede etki ederek kas aktivitesini sınırlandırır. Hemotoksin dolaşım sistemi dışında diğer organ sistemlerinde de doku yıkımına sebep olur. Genellikle nörotoksinler daha az molekül ağırlığına sahip olduğu için hemotoksinlerden daha hızlı etki gösterir.
Herhangi bir yılan zehirinin içeriği ve gücü, yılanın büyüklüğüne, yaşına ve diyetine, iklime ve yılın hangi zamanını olduğunda göre değişiklik gösterir. Yılan zehiri yaz aylarında daha az toksiktir, ancak yılanlar çevrenin ısınmasıyla saldırganlıklarını ve salgıladıkları zehir miktarını artırırlar. Yazın en sıcak zamanlarında yılanlar ürettikleri zehirin miktarını maksimuma çıkarırlar. Zehirin gücü türler arasında önemli ölçüde farklılıklar gösterir ancak Avustralya yılanları özellikle güçlü zehirde egemen olarak bilinir. Farelerdeki ortalama öldürücü doz (LD50, farelerin %50'sini öldürebilecek doz) ile ölçüldüğünde dünyanın en zehirli 10 yılanı bu kıtada yaşamaktadır. Bu yılanlardan Oxyuranus microlepidotus dünyanın en güçlü zehirine sahip yılandır, ancak ürkek olması ve insanlarla seyrek karşılaşması, bu yılandan kaynaklanan ısırıkların son derece nadir görülmesine sebep olur. Üretilen zehir miktarı da türler arasında değişiklik gösterir. Tek bir ısırıkta 5–7 ml (450–600 mg) zehir salgılayabilen Gabon engereği bu kategoride birinci sırada yer alır. Yılanın enjekte ettiği zehir miktarı, son ısırık üzerinden geçen süre, yılanın hissettiği tehdit ve avın büyüklüğüne bağlıdır. Yılanın zehirli olmasının yanında, zehirin toksitesi de zehirlenmelerde önemli bir faktördür. Toksitenin belirlenmesinde "maksima" terimi kullanılmaktadır. Maksima; yılan zehirinin tamamı boşaltıldığında bir ısırışta 70 kilogramlık kaç insanı öldüreceğini tanımlamaktadır. Kobralar için maksima 15'tir.
Önlem
Yılanlar büyük olasılıkla tehdit hissettiklerinde, korktuklarında, provoke edildiklerinde veya köşeye sıkışıp kaçacak bir yer bulamadıklarında ısırırlar. Yılanlarla karşılaşmak her zaman için tehlikeli kabul edilmeli ve tespit edildiği ortamdan hızlıca uzaklaşılmalıdır. Görünümleri çarpıcı bir şekilde değişiklik gösteren yılan türlerinin zehirli ya da zehirsiz hatta tehlikeli ya da tehlikesiz olduğunu belirlemenin pratik bir yolu yoktur.
Kemiriciler gibi avlar tarafından ilgisi çekilen yılanların yerleşim yerlerine yaklaşmaları muhtemeldir. Düzenli yapılan haşere mücadelesi yılan tehdidini önemli ölçüde düşürebilir. Gezi veya yürüyüş yaparken yılanların yaygın olarak bulunduğu yerleri bilmek faydalıdır. Afrika, Avustralya, Neotropikal biyocoğrafik bölgesi ve Asya'nın güneyi gibi dünyanın belli başlı bölgeleri birçok tehlikeli türe ev sahipliği yapmaktadır.
Vahşi yaşamda iken, şiddetli bir şekilde adımlamanın yaratacağı titreşimler yılanın o çevreden kaçmasını sağlayabilir. Ancak bu yöntem Kuzey Amerika ya da Avrupa dışında yaşayan ve kendi bölgesini korumak isteyen kral kobra ve kara mamba gibi daha büyük ve daha agresif yılanların yaşadığı bölgelerde uygulanabilir değildir. Doğrudan karşılaşmalarda sessiz ve hareketsiz beklemek sonrasında da eğer yılan henüz kaçmamış ise, yavaşça ve dikkatlice ortamdan uzaklaşmak önemlidir.
Gece odun toplamak gibi bir kamp aktivitesi ile uğraşılıyorsa, fener kullanmak faydalı olabilir. Yılanlar olağan dışı hallerde, özellikle de ortam sıcaklığının 21 °C'yi (70 °F) aştığı ılık gecelerde aktif olabilirler. Boş kütüklere körü körüne dokunulmaması, büyük taşların ters çevrilmemesi ve eski kulübelere veya bir yılanın potansiyel olarak bulunabileceği yerlere girilmemesi gerekir. Kaya tırmanışında, çıkıntıların veya yarıkların incelenmeden tutulması güvenli değildir; yılanlar ektoterm (soğuk kanlı) hayvanlardır ve sıklıkla kaya çıkıntıları üzerinde güneşlenirler.
Evcil hayvan olarak yılan besleyenler yılanın yaralanmalara sebebiyet verebileceği konusunda bilinçli olmalı ve dikkatle hareket etmelidir. Alkollü iken yılana dokunmak asla mantıklı değildir. ABD'de yılan ısırığı kurbanlarının %40'ından fazlası, vahşi yılanları yakalamaya çalışmaları ve tehlikeli ev hayvanlarını dikkatsizce tutma teşebbüsleri ile kendilerini tehlikeye sokmuşlardır (bu kurbanların %40'ında kan alkol oranı %0.1 veya daha fazla oranda çıkmıştır).
Fırtına ya da sel gibi doğal afetler sonrasında yılan ısırığı vakalarının arttığı bilinmektedir. Büyük bir fırtınanın güzergahında yaşayan diğer canlılar gibi yılanların da yerleri değişir ve evsiz kalırlar. Sonuç olarak barınak ve yiyecek aramak için evlere, depolara, ahırlara ve diğer yapılara girebilirler. Hasar görmüş yapılar yılanlar için daha erişilebilir durumdadır ve sel de yılanların içeride birikmesine sebep olabilir. Yeri değişmiş yılanlar, temizleme çalışmaları esnasında oluşan enkaz yığınlarında da bulunabilir.
Ölü gibi görünen yılanlardan da sakınmak önemlidir. Bazı türler potansiyel tehditleri kandırmak için gerçekte sırt üstü dönüp, dillerini dışarı çıkarırlar. Bir yılanın kopmuş kafası ani hareket edip refleks ile ısırması ihtimal dahilindedir. Uyarılmış ısırık da canlı yılanınki kadar ciddi olabilir. Ayrıca ölü yılanlar enjekte ettikleri zehirin dozunu ayarlama yeteneğine sahip değildir, dolayısıyla ölü bir yılanın ısırığı genellikle daha büyük miktarda zehir içerir.
Tedavi
Herhangi bir yılan ısırığının hayatı tehdit edici olup olmadığını belirlemek kolay değildir. Kuzey Amerikalı bakır kafalının, sağlıklı yetişkin bir insanın ayak bileğindeki bir ısırığı genellikle orta dereceli bir yaralanmaya sebep olurken, aynı yılanın bir çocuğun karnı veya yüzündeki bir ısırığı ölümcül olabilir. Bütün yılan ısırıklarının sonucu bir yığın faktöre bağlıdır: yılanın büyüklüğü, fiziksel durumu ve sıcaklığı, kurbanın yaşı ve fiziksel durumu, ısırılan bölge ve doku (örneğin ayak, gövde, damar, veya kas gibi), enjekte olmuş zehir miktarı, hasta tedavi bulana kadar geçen süre ve son olarak tedavinin kalitesi. Tehdidi ortadan kaldıran acil ve kaliteli tıbbi müdahale izlenebilecek en iyi yoldur. Buna rağmen dünyadaki yılan ısırığı kurbalarının yaklaşık %80'ine gelenekçi yöntemlerle mühahale edilmektedir.
Yılanın tanımlanması
Yılanın tanımlanması sadece tekdeğerli (monovalan) panzehirin bulunabildiği dünyanın belli bölgelerinde tedavinin planlanması açısından önemlidir. Olay yerinde tanımlamanın yapılaması durumunda ideal olan eğer ölmüş ise yılanın hasta ile birlikte götürülmesidir. Bununla birlikte yılan ısırıklarının daha yaygın olduğu yerlerde, yerel tecrübe yılanın tanımlanmasında yeterli olabilir. Kuzey Amerika, Avrupa gibi çokdeğerli (polivalan) panzehirlerin elde edilebildiği yerlerde yılanın tanımlanması öncelikli konu değildir.
Büyük klinik problemlerin çoğunluğuna sebep olan üç zehirli yılan türü engerekler, kobralar ve kraitlerdir. Her bir türün sebep olduğu zehirlenmelerin karakteristik belirtileri ve semptomlarının bilinmesi kadar, hangi türün bölgesel olarak bulunduğunun bilinmesi de çok önemlidir. Skorlama sistemleri, klinik özellikler temel alınarak yılanın tanımlanmasında kullanılabilir.
İlkyardım
Farklı yılanlar farklı zehirlere sahip olduğundan, yılan ısırığı konusundaki ilkyardım önerileri kısmen çeşitlidir. Bazılarında küçük lokal etkiler olur ama hayati tehlikenin söz konusu olduğu sistemik etkiler de görülür. Böyle durumlarda baskılı sargı yoluyla zehirin ısırılma bölgesinde kontrol altına alınması arzu edilir.
Yöntemler çeşitlilik gösterse de çoğu ilkyardım kılavuzu aşağıdakiler konusunda mutabıktır.
- Hastayı (ve kendiniz de dahil olmak üzere diğerlerini) ileriki ısırıklara karşı koruyun. Belli başlı bölgelerde yılanın tanımlanması önemli olsa da, yılanı yakalamaya veya öldürmeye çalışıp da ileride olabilecek ısırılma riskine girmeyin veya uygun tıbbi yardımı ertelemeyin. Eğer yılan henüz kaçmamış ise kurbanı dikkatli ve hızlı bir şekilde o bölgeden uzaklaştırın.
- Kurbanı sakin tutmaya çalışın. Yılan ısırıkları kurbanda anlaşılabilir şekilde büyük bir korku yaratır.Akut stres tepkisi kan akışını yükseltir ve hastayı tehlikeye sokar. Hastanın yakınındaki insanları sakin tutun. Panik bulaşıcıdır ve muhakeme yetisini engeller.
- Panzehirin bulunabileceği en yakın hastahanenin acil servisine nakil sağlamak için yardım çağrısında bulunun.
- Isırılan organın işlevsel bir pozisyonda kurbanın kalbinin aşağısında tutulduğundan emin olun. Böylece kanın kalbe ve diğer organlara ulaşması minimize edilir.
- Hastaya yiyecek ya da içecek hiçbir şey vermeyin. Bu özellikle, vazodilatör olarak bilinen ve zehirin absorbe edilişini hızlandıran alkol için geçerlidir. Doktor tarafından yapılması özellikle söylenmediyse, kurbana uyarıcı veya ağrı kesici vermeyin.
- Isırılan bölgenin şişmesi olasılığına karşı, bölgeyi sıkıştırabilecek elbiseleri veya eşyaları uzaklaştırın (yüzük, bilezik, saat, ayakkabı vs.)
- Kurbanı mümkün olduğu kadar hareketsiz tutun.
- Isırılan bölgeyi kesmeyin.
Amerikan Tıp Derneği ve Amerikan Kızılhaçı'nın da dahil olduğu pek çok kurum ısırılan bölgenin sabun ve su ile yıkanmasını tavsiye eder. Ancak bölge, herhangi bir kimyasal kullanılarak temizlenmeye çalışılmamalıdır. Avustralyalılar yılan ısırığında yaranın temizlenmemesini tavsiye ederler. Saldırı sonrasında deride veya sargıda kalan zehir izi, yılanın tanımlanmasında kullanılabilir. Bu da acil serviste kullanılacak panzehirin belirlenme süresini hızlandırır.
Baskılı sargı
1979'da Avustralya'nın Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırma Konseyi, Avustralya'daki yılan ısırığı vakalarındaki ilk yardımda baskılı sargıyı tercih edilen yöntem olarak resmen benimsedi. 2009 yılı itibarıyla klinik bulgular baskılı sargının halen sınırlı olarak kullanıldığını gösterir. Şu anki bulgularda bu vakaların neredeyse tamamı anektodsal kayıt temellidir. Bu da birçok uluslararası otoritenin yöntemin yeterliliğini sorgulamasına yol açtı. Buna rağmen Avustralya'daki bütün hatırı sayılır ilk yardım kurumları baskılı sargı tedavisini önermektedir. Ancak bu fazla sadık kalınan bir yöntem değildir, yapılan bir araştırmaya göre ısırılan hastalar içinde baskılı sargı deneyenin oranı üçte birdir.
Baskılı sargı, çoğu engereğin sebep olduğu sitotoksik (hücreye zehirli) ısırıklarda uygun değildir. Ancak çoğu elapidin sebep olduğu nörotoksik ısırıklarda etkili olabilir. Tıbbi araştırmacı Struan Sutherland tarafından 1978'de geliştirilen, baskılı sargının amacı, zehiri ısırılan uzuvda toplamak ve lenfatik sistem yoluyla hayati organlara yayılmasını önlemektir. Bu terapi iki bileşenden oluşur; lenfatik drenajı önlemek için baskı yapılması ve iskelet kasının pompa etkisini önlemek için ısırılan uzvun sabitlenmesi.
Baskı elastik sargı bezi ile uygulanır, ancak acil bir durumda herhangi bir kumaş da bu işi görecektir. Sargılama ısırığın 5, 10 cm yukarısından başlar (kalp ile ısırık arasında) üst üste dolanarak kalbe doğru devam ettirilir, sonra ısırılan yere geri dönülür. Sonra uzuv sabit tutulmalıdır, ve eğer mümkünse sabitleme işlemi cebire veya kayış ile yapılmalıdır. Sargı burkulan bir ayağa uygulandığı gibi sıkı olmalı ancak kan akışını kesmemeli ve hatta rahatsız edici olmamalıdır. Eğer rahatsız edici olursa hasta, uzvunu bilinçsizce esneterek terapinin sargı kısmını engelleyebilir. Isırığın yeri sargı dışında dikkatli bir şekilde işaretlenmelidir. Bazı periferal ödemler bu işlemin beklenen bir sonucudur.
Baskılı sargı mümkün olan en kısa zamanda uygulanmalıdır, semptomlar görülebilir oluncaya kadar beklenirse tedavi için en iyi zaman da kaçırılmış olur. Baskılı sargı uygulandıktan sonra hasta bir tıp uzmanına ulaştırılana kadar, sargı kaldırılmamalıdır. Baskı ve sargı kombinasyonu, 24 saaten daha fazla sürede hiçbir semptom görülmeyeceği şekilde kuru ısırık yanılsaması vererek, zehiri çok etkili bir şekilde frenleyebilir. Ancak bu sadece bir ertelemedir, sargının çıkarılması zehirin hastanın vücudunda hızlıca yayılmasına ve muhtemel ölümcül sonuçlara neden olur.
Sağlık kurumunda
Acil serviste ısırığın zamanı, ilk yardıma ne zaman başlandığı ve yılanın tarifi dahil olmak üzere ayrıntılı bir hikâye alınır. Hastaya daha önce ısırılıp ısırılmadığı, eğer ısırıldıysa ne tür bir tedavi uygulandığı, herhangi bir alerjiye sahip olup olmadığı ve son tetanos aşısını ne zaman yaptırdığı soruları sorulur. Mümkünse yılanın tanımlanması yapılır. Ardından ısırığın derecesi tespit edilir. Laboratuvarda kan sayımı, trombosit sayımı, idrar tahlili gibi rutin testler yapılır.
Zehirlenmenin klinik derecelendirilmesi | |||
---|---|---|---|
Derece | Zehirlenme | Belirtiler ve semptomlar | Tavsiye edilen antivenin miktarı |
0. derece | yok | diş izleri, ısırık bölgesinde hafif ağrı veya hassasiyet. ödem yok. | - |
1. derece | hafif | ısırık bölgesinde ağrı ve şişme, perioral parestezi. sistemik semptomlar yok. | 2-4 viyal |
2. derece | orta dereceli | ısırık bölgesinde ödem, sistemik kanama ve diğer orta dereceli sistemik belirtiler. | 5-9 viyal |
3. derece | şiddetli | tüm uzuvda ödem, doku nekrozu, şiddetli koagülopati, şok ve diğer sistemik semptomlar. | 10-15 viyal |
4. derece | çok şiddetli | şiddetli sistemik reaksiyonlar, muhtemelen koma, şok ve kanama | >15 viyal |
Zehirlenme derecesine bakılmaksızın bütün hastalar en az 3 saat boyunca gözlem altında tutulmalıdır. Gecikmiş etkiler görülebileceğinden, bu durum 0. derece için de geçerlidir. Yılan ısırma olgularında derecelendirme bir kez yapılmamalı, sık aralıklarla tekrar değerlendirilmelidir. Çünkü bu olgular dinamik olgulardır, saatler içerisinde zehirlenme derecesinin yükselmesi mümkündür. 1. ve 2. derecede genellikle hastanın hastanede tutulması tercih edilir. Basit gözlem hafif ve orta dereceli zehirlenmelerde genellikle yeterlidir. 3. derecede zehirlenmelerde hasta yoğun bakım ünitesinde tutulur ve acil tedavi intravenöz sıvılarla ve antivenin ile yapılır.
Kuru ısırıklarda, zehirlenme bulgularına göre daha çok destekleyici tedavi yapılır (tetanos profilaksisi ve lokal yara bakımı yeterlidir ancak lokal komplikasyon gelişen olgular haricinde profilaktik antibiyotik verilmesi tartışmalıdır), eğer zehirlenme bulguları endikasyonları karşılıyorsa antivenin verilir.
Antivenin
Antivenin (panzehir, antivenom, antidot, yılan serumu veya antiserum) bulununcaya kadar, bazı yılan türlerinin ısırığı neredeyse evrensel olarak ölümcüldü. Acil terapideki büyük ilerlemeye rağmen, antivenin hala genellikle zehirlenme için yapılan tek etkili müdahaledir. Antivenin lokal etkilerde yetersiz olmasına rağmen zehirin sistemik etiklerini önler. Bu nedenle uygun yılan antivenomu ile tedavi uygulandığında çoğu zaman sınırlı bir nekroz haricinde ciddi komplikasyonlar gelişmemektedir.
İlk antivenin 1895'te Fransız doktor Albert Calmette tarafından, Hint kobrası ısırıklarının tedavisi için geliştirildi. Antivenin küçük miktarda zehirin bir hayvana (genellikle bir at veya koyun) enjekte edilmesi ile üretilir. Zehir hayvanın bağışıklık sisteminin tepki vermesini sağlar. Sonuçta oluşan antikorlar hayvanın kanından alınır. Antivenin üreten ilaç firmaları ürünlerini, belli bir bölgenin yerlisi olan türlere göre üretirler. Yılan ısırığı hikâyesi ya da diş izlerinin varlığı antiveninle tedavi için yeterli sebep değildir. Yalnız şiddetli sistemik zehirlenmelerde (hipotansiyon, kardiyovasküler kollaps, bilinç bozukluğu, pıhtılaşma defektleri ve spontan sistemik kanama görülünce) verilir.Bungarus ve Micrurus gibi bazı türler için, ısırık sonrası yılan tanımlandıktan sonra, semptomlar ya da belirtilerin açığa çıkmasına bakılmaksızın antivenin uygulanır. Bu tür ısırıklarda semptomlar belirgin hale geldiğinde semptomları antiveninle dahi durdurmak çok güç olabilir. Lokal ve sistemik semptomlar görüldükten sonra hastanın vücuduna intravenöz yolla yavaş bir şekilde uygulanmaya başlanan antivenin (dakikada 1 ml), zehir enzimlerine bağlanır ve onları nötralize eder. Zehirin zaten verdiği hasarlarda etkisizdir, dolayısıyla antivenin tedavisi olabilecek en kısa zamanda yapılmalıdır. Birkaç dakika içerisinde hiçbir alerjik reaksiyon gözlenmezse verilen antivenin miktarı giderek artırılır. Antivenine verilen tepki çarpıcı ve hızlıdır. Nötrleştirici miktarda antivenin verildiğinde nörotoksik belirtiler 30 dakika içinde gelişebilir ancak genellikle birkaç saat sürer. Ani sistemik kanama genellikle 15-30 dakika içinde sonlanır, kanın koagülabilitesi 6 saat içinde düzelir. Ciddi belirtiler 1-2 saat sonra da sürüyorsa ya da kanın pıhtılaşması 6 saat sonunda düzelmemişse antivenin tedavisi tekrarlanmalıdır.
Yılanın ne kadar zehir enjekte ettiğini belirlemek imkânsız olduğundan, verilecek antiveninin dozu konusu tartışmalıdır. Bu konuda Dünya Sağlık Örgütü'nün önerisi, yakalanan yılanın sağılmasıyla elde edilen ortalama miktardaki zehiri nötralize edebilecek kadar antivenin verilmesi yönündedir. Ancak bu konuda genellikle ampirik yöntem tercih edilir. Yılanlar çocuklara yetişkin insana olduğu kadar zehir enjekte ederler. Bu yüzden çocuklara da yetişkinle aynı miktar veya daha fazla antivenin verilmelidir.
Yan etkiler
Bazı insanların antivenine karşı anafilaksi, anafilaktoid, pirojenik (endotoksin) reaksiyon ve serum hastalığı gibi çok ciddi yan etkiler göstermesine rağmen, acil durumlarda bunlar genellikle tedavi edilebilir olduğundan antivenin kullanılmadığında doğabilecek sonuçlara karşı tercih edilir. Anaflaksi ve anafilaktoid klinik açıdan eşdeğerdir ve antivenom uygulanmaya başlanmasından 10 ile 180 dk sonra %3-4 oranında görülür. Belirtileri kaşıntı, bulantı, kusma, palpitasyon ve sistemik anaflakside hipotansiyon ve bronkospazm şeklindedir. Erken reaksiyonlar görüldüğünde panzehir tedavisi bırakılır ve reaksiyona müdahale edilir. Anafilaksiye epinefrin (adrenalin), kortikosteroid ve anti-histamin infüzyonu gibi bilindik yöntemlerle karşılık verilir. Pirojenik reaksiyon tedavi başlangıcından sonra 1-2 saat içerisinde görülür ve belirtileri üşüme, titreme ve ateştir, bu durumda hastaya parasetamol verilir. Pirojenik reaksiyonda ayrıca hasta fiziksel olarak ve ateş düşürücüler (antipiretik) ile soğutulmalıdır.
Eğer sadece hafif reaksiyonlar gözleniyorsa (daha yavaş bir şekilde) infüzyona tekrar başlanır. Panzehir verildikten sonra hasta birkaç gün boyunca gözlem altında tutulmalıdır. Verilen antivenin miktarıyla orantılı olarak gecikmiş etkiler görülebilir. En çok karşılaşılan geç komplikasyon, antivenin verildikten 5 ile 24 gün sonra görülen serum hastalığıdır. Beş viyal panzehir verilen hastaların yaklaşık %75'inde serum hastalığı görülür.
Artık kullanılmayan tedaviler
Çoğu geleneksel veya son zamanlarda moda olmuş ilk yardım yöntemleri işe yaramaz ve tehlikelidir. Buradaki müdahaleler bir dönem tavsiye edilmiş ve artık etkisiz veya bütünüyle tehlikeli olduğu düşünülen yöntemlerdir. Kuru ısırık gibi durumlarda bu müdahalelerin bazıları işe yarayabilir.
- Isırılan uzva turnike uygulanması genellikle tavsiye edilmez. Turnikenin uygulanabilecek etkili bir ilk yardım aleti olduğuna dair tatmin edici bir kanıt yoktur. Turnikeler, Crotalus durissus ısırıklarında tamamen etkisiz bulunur, Bilinçsiz turnike kullanımı dayanılmaz bir acı vermesinin yanı sıra, dolaşımı azaltarak veya keserek ölümcül kangrene yol açabileceğinden tehlikelidir. Baskılı sargı genellikle daha etkili ve daha güvenlidir.
- Emme öncesi yapılan ısırılan bölgenin kesilerek açılması da, yeni yaralanmalara yol açacağından ve enfeksiyon riskini yükselteceğinden tavsiye edilmez.
- Zehirin ağızla veya bir pompayla emilmesi işe yaramaz ve etkilenmiş bölgeye zarar verebilir. Bir araştırmanın gösterdiği gibi, emmeye başlandıktan 3 dakika sonra enjekte edilen zehirin binde biri gibi klinik olarak anlamsız bir miktarı çıkarılabilir. Domuzlar üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, emme işlemi bir gelişme sağlamadığı gibi emilen bölgede nekroz oluşumuna da sebep olur. Ağızla emme, ağzın mukoza dokusu yoluyla yeni zehirlenmelere yol açabilir.
- Potasyum permanganat uygulanması tavsiye edilmez. Bu kimyasal, zehir ile bir araya geldiğinde onun zehirleyici etkisini tamamen ortadan kaldırabilir ancak zehir permanganatın ulaşamayacağı şekilde vücut dokusu tarafından çabucak absorbe edilir. Permanganatın güçlü bir oksitleyici ajan olma özelliği de kan ve lenfin olduğu ortamda işe yaramaz.
- Elektrokonvulzif tedavi (veya elektroşok terapisi) tavsiye edilmez. Bazıları tarafından savunulsa da, hayvan testleri, bu tedavinin işe yaramaz ve potansiyel olarak tehlikeli olduğunu göstermiştir.
- Kriyoterapi (dondurularak yapılan tedavi) uygulanması tavsiye edilmez. Buz zehirin etkinliğini azaltmadığı gibi, lokal nekroz ve soğuk ısırmasına sebep olabilir.
- Bunların dışında geleneksel ve anlatılara dayanan kusturucu bitkisel ürünlerin veya yılanın parçalarının yenilmesi, ısırık bölgesine dağlama veya dövme uygulamak, ısırılan uzvun tamamen kesilmesi gibi denemelerden uzak durulmalıdır.
Kurbanın uzak bölgelerde bulunduğu aşırı durumlarda, tedavide bu tür yanlış denemelerin uygulanması ağır olmayan yılan ısırıklarından çok daha kötü yaralanmalara sebep olur. Kötü durum senaryolarında, ısırılan uzuvlara uygulanan turnikeler, bölgeye olan kan akışını tamamen durdurur. Uygun bir sağlık kurumuna ulaştırıldğında kurbanın organı kesilmek zorunda kalınır.
Hayvanlarda yılan ısırığı
Hayvanlar genellikle avlanırken, otlanırken ya da bahçede oynarken ısırılırlar. En fazla ısırıldığı rapor edilen hayvanlar köpekler ve atlardır. Bütün memeliler yılan zehirine karşı duyarlıdır. Ancak evcil hayvanların duyarlılığı biraz daha farklıdır. En duyarlı türler azalan sırayla, atlar, koyunlar, keçiler, sığırlar, köpekler ve domuzlardır; kediler zehire karşı en dirençli hayvanlardır. Atlar ve sığırlar yılan zehirine karşı son derece hassas olmalarına karşın vücut kitleleri nedeniyle bu vakalarda ölüm nadiren görülür.
Atlar ve özellikle taylar sıklıkla boyun, burun ve baş bölgelerinden ısırılırlar. Daha az sıklıkla bacaktan ve göğüsten ısırıklar da görülür. Kastan ziyade tendon ve kemikten oluşan bacağın alt kısmındaki ısırklar az şiddetlidir. Bacağın üst kısmı, boyun ve göğüsteki ısırıklar çok tehlikelidir. Kaslar yoluyla kan dolaşımı, zehiri kalbe ve vücuda hızlıca taşıyacağından bu ısırıklar hayati tehlike arzedebilir. Zehirlenme belirtileri büyük çeşitlilik gösterir. At burnundan veya başından ısırılmışsa, sonuç hızlı bir şişme ve yara bölgesinde acı şeklinde olur. Genel bir zayıflık hissi belirir, öncelikle arka bacaklar ardından ön bacaklar ve son olarak boyun bölgesi güçsüzleşir. Burunlardan kanlı bir akıntı boşalır, baş şişebilir ve bu şişme göz kapaklarının kapanmasına yol açabilir. Şişme şiddetli ise burunda ve boğazdaki hava geçişleri sıkışarak solunumu yavaşlatabilir ve potansiyel bir boğulmaya sebep olabilir. Solunum yetmezliği ve büyük miktarda zehirin kaslar tarafından absorbe edilmesi ölüm sebepleri arasındadır. Ancak ölüm çok nadiren görülür. Rakibinin büyüklüğünün farkında olan yılanlar, zorlu bir biyolojik süreç sonucunda ürettiği zehirini avı olarak görmediği canlılara karşı ziyan etmek istemez ve bu gibi durumlarda kaçma fırsatı yakalayabilmek için kuru ısırıkla yetinir. Atın zehirli bir yılan tarafından ısırıldığından şüphe edildiği anda hızlıca gerekli önlemler alınmalıdır. Bu durumda sakin olmak önemlidir. Eğer at binerken ısırık meydana gelmişse hemen attan inilmeli ve at sakin tutulmalıdır. Atın sakinleşmesi kalp atış hızını ve toksinlerin emilimini yavaşlatır. Isırık bölgesine kesinlikle turnike uygulanmamalıdır. At hareket ettirilmemeli ve biran önce veteriner çağırılmalıdır. Eğer veteriner gelemiyorsa, at yavaşça onu veterinere götürecek bir araca kadar yürütülmelidir.
Kediler ve köpekler en fazla rapor edilen ev hayvanı kurbanlardır. Kedilerdeki ısırıklarının %90'ı baş veya ayaklarda meydana gelmektedir. Yılan ısırığı hayvanlara bağışıklık kazandırmaz ya da onların meraklı doğalarını ortadan kaldırmaz. Bu yüzden ısırık öncesi bazı önlemler almakta fayda vardır. Köpeklerin tasmayla ve açık alanlarda gezdirilmesi, kaya altlarında ya da deliklerde arama yapmasına izin verilmemesi ve köpeğin çimlerin arasına gizlenmiş bir şey yüzünden tuhaflaştığı görüldüğünde oradan hızlıca uzaklaştırılması yılan ısırıklarına karşı alınabilecek önlemler arasındadır. Gerçekleşmiş ısırık sonrasında ilk yardım için önerilenler; hayvanı sakinleştirmek, mümkünse ısırık bölgesini kalbin aşağısında tutmak ve hayvanı hızlıca bir veterinere götürmek şeklindedir. Zehirlenmeye karşı uygulanabilecek tek tedavi antivenin uygulamaktır kedi ve köpeklere uygulanan antivenin dozu ortalama 1-2 viyal civarındadır. Avustralya'daki bir araştırmaya göre zehirlenme sonrasında antivenin tedavisi uygulanan köpeklerin 75'i ve zehire karşı daha dirençi olduğu bilinen kedilen %91'i hayatta kalmaktadır. Antivenin uygulanmadığında bu oranlar kedilerde %60'a ve köpeklerde %31'e düşmektedir.
Epidemiyoloji
Çoğu yılan ısırığı zehirli olmayan yılanlardan kaynaklanır. Dünyada kabaca 3000 yılan türü bulunur, bunların sadece %15 kadarının insanlar için tehlikeli olduğu kabul edilir. Yılanlar Antarktika dışında bütün kıtalarda bulunur. En çeşitli ve yaygın bulunan yılan ailesi, yaklaşık 700 türü zehirli olan kırbaç yılanlarıdır (Colubridae). Bu yılanların çoğu insanlar için tehlike oluşturabilecek kadar zehir üretemez, ancak familyanın en az beş cinsi (Dispholidus, Thelotornis, Rhabdophis, Philodryas ve Tachymenis) insan ölümlerine sebep olmuştur.
Dünyanın çoğu yerinde yılan ısırığının rapor edilme zorunluluğu yoktur, ve yılan ısırıkları genellikle bildirilmez. Bu sebeple hiçbir zaman uluslararası seviyede yılan ısırıklarının sıklığıyla ilgili hassas bir çalışma yapılamadı. Yine de bazı tahminlere göre yılda 5.4 milyon yılan ısırığı ve muhtemelen 125.000'i ölümle sonuçlanan 2.5 milyon zehirlenme gerçekleşmektedir. Diğer tahminlere göre ise yılda 1.2 ve 5.5 milyon arası ısırık 421,000 ve 1.8 milyon arası zehirlenme ve 20,000 ve 94,000 arası ölüm gerçekleşmektedir. Isırık sonrası hayatta kalan birçok insan, zehir sebebiyle sakatlığa kadar giden kalıcı doku hasarına maruz kalır. Yılan ısırığından kaynaklı zehirlenme ve ölüm en fazla Güney Asya, Güneydoğu Asya ve Sahraaltı Afrikası'nda görülür. En fazla ölümün rapor edildiği ülke Hindistan'dır.
Dünya çapında yılan ısırıkları en sık olarak, insanların dışarıda ve yılanların da daha aktif olduğu yaz mevsiminde gerçekleşir. Tarımsal ve tropik bölgelerde diğer yerlere oranla daha çok ısırık vakası meydana gelir. Kurbanlar genellikle 17 ve 27 yaşları arasındaki erkeklerdir. Isırılan bölge %90-98 oranında ekstremiteler olmakla beraber, baş ve gövde ısırıkları en tehlikeli ısırık bölgeleridir. Çocuklar ve yaşlıların ölme ihtimali daha yüksektir.
Kültürde yılan ısırığı
Eski medeniyetler yılanlara saygı gösterir onlara tapar ve onlardan korkarlardı. Antik Mısırlılar daha On üçüncü hanedanda, Brooklyn Papirüsleri'ne yılan ısırıkları için belirledikleri tedavi yöntemlerini kaydettiler. Bu kayıtlarda, boynuzlu engerekler gibi bugün bölgede bulunan en az yedi yılan da yer almaktadır.Musevilikte Nehushtan, Asklepios'un asasına benzer bir görünüme sahip, bakırdan yapılmış bir yılanın etrafında dolandığı bir direkti. Nesne, çölü kuşatmış yılanların sebep olduğu ısırıkları iyileştirme gücüyle kutsal sayılıyordu. İnanışa göre kurbanın yakında gelecek ölümden kurtulmak için sadece ona dokunması yeterliydi.
Tarihte yılan ısırığı bazı kültürlerde idam yöntemi olarak görülüyordu. Orta Çağ Avrupası'nda insanları yılan çukuruna atıp kurbanı birçok zehirli ısırıkla başbaşa bırakmak bir ölüm cezası şekliydi. Buna benzer bir yöntem Çin'in Beş Hanedan On Krallık döneminde Güney Han'da ve Hindistan'da kullanılan yaygın bir cezalandırmaydı. Yılan ısırıkları ayrıca intihar amacıyla da kullanılıyordu. Bunun en bilineni Mısır kraliçesi Kleopatra VII, söylentiye göre Marcus Antonius'un öldüğünü duyduktan sonra zehirli bir yılana—muhtemelen Mısır kobrası—kendisini ısırtarak intihar etti. Ancak Mısır bilimci Joyce Tyldesley Cleopatra: Last Queen of Egypt adlı kitabında Kleopatra'nın zehirle intihar etmiş olabileceğini ancak yılan hikâyesini kabul etmenin biraz güç olduğunu belirtmektedir. Tıp literatürüne geçmiş en az bir tane yılan ısırığı ile intihar teşebbüsü bulunmaktadır. Bu olaydaki kişi elini bir şişen engereğe ısırtmıştır.
Yılan ısırığı Sir Arthur Conan Doyle'un Benekli Şerit (The Adventure of the Speckled Band) adlı hikâyesinde de yer aldığı gibi hikâyelerde gizli cinayet şeklinde yer alır ancak gerçekte böyle bir şey pek duyulduk değildir ve sadece birkaç belgelenmiş olay bulunmaktadır.II. Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası'nın müttefiği olan Bulgaristan'ın çarı III. Boris'in zehirli bir yılanın ısırması sonucu öldüğü ortaya atıldı ancak bunu destekleyen herhangi bir kesin kanıt bulunmamaktadır. Ekim 1978'de ABD'de bir tarikatın üyesi olduğu bilinen iki kişi, daha önce tarikat aleyhine dava açan avukata zarar vermek için yılan kullanmak suçuyla tutuklandı. Avukat posta kutusuna yerleştirilen çıngırağı kesilmiş bir elmas sırtlı tarafından ısırılmıştı.
Zehirli yılan ısırığıyla öldürülen tavuklar ("Snake-bitten Chicken") Çin'in güneyinde Guangdong ve Çongçing'deki restoranlarda popülerdir.
Ayrıca bakınız
Notlar
Kaynak kitaplar
- Campbell, Jonathan A.; William W. Lamar (2004). The Venomous Reptiles of the Western Hemisphere, Ithaca, NY: Cornell University Press.
- Spawls, Stephen; Bill Branch (1995). The Dangerous Snakes of Africa: Natural History - Species Directory - Venoms and Snakebite, Sanibel Island, FL: Ralph Curtis Publishing.
- Sullivan JB, Wingert WA, Norris Jr RL. North American Venomous Reptile Bites. Wilderness Medicine: Management of Wilderness and Environmental Emergencies, 1995; 3: 680–709.
- Thorpe, Roger S.; Wolfgang Wuster, Anita Malhotra (1996). Venomous Snakes: Ecology, Evolution, and Snakebite, Oxford, England: Oxford University Press.
Sınıflandırma | |
---|---|
Dış kaynaklar |