Продолжая использовать сайт, вы даете свое согласие на работу с этими файлами.
Sema (tasavvuf)
Sema | |
---|---|
Semazenler
| |
Ülke | Türkiye |
Kaynak | 00100 |
Bölge | Avrupa ve Asya |
Tescil geçmişi | |
Tescil | 2008 (3 oturum) |
Sema veya Sama, (Arapça: سماع), sufinin musiki nağmelerini dinlerken sesi ve anlamı işitmesi, vecde gelip hareket etmesi ve kendinden geçip dönmesi anlamında bir tasavvuf terimidir.
Arapçada "işitmek" anlamındaki semi kelimesinden gelir ve mecazi olarak "şarkı, nağme, musiki, raks" anlamlarındadır. Zamanla sufilerin cezbe halinde şiir ve ilahi dinlemeleri ve bu dinleme sırasında vecde gelip ayakta zikir yapmalarına isim olmuştur. Sema sırasında genellikle dervişler döne döne raks ettikleri için semaya "devir ve deveran" (dönmek) da denilmiştir. Tasavvuf anlayışına göre sema sırasında evrenin tüm gerçekleri işitilir ve sema edenler daha sonra bu gerçeklerin gerektirdiği şekilde davranıp yaşamaya çalışır.
13. yüzyıl mutasavvıflarından Mevlânâ tarafından da dinî ve tasavvufi bir coşkunlukla icra edilen sema, bilhassa Mevlânâ'dan sonra gittikçe gelişmiş ve başlı başına bir ayin halini almıştır. Günümüzde mevlevi ayini kısaca "sema" olarak adlandırılır. Mevlevi sema törenleri Türkiye'nin UNESCO tarafından belirlenmiş İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesine kayıtlı miraslarından birisidir.
Geçmişi
Sufiler, İslam'ın ilk devirlerinden itibaren semayı, vecdi, musiki ve şiir dinlerken kalkıp hareket etmeyi, dönmeyi kabul etmişlerdi. Ortaya çıkışından itibaren semanın İslam dini ile bağdaşıp-bağdaşmayacağı çok tartışılmış; sufilere göre helal; tarikatla ilgisi olmayan din bilginlerine göre ise haram kabul edilmiştir.
Mevlana çağından az önce yaşayan ve onunla çağdaş bulunan sufiler semayı ehline helal görmekte ve sema etmekteydiler. Sufiler sohbet ve zikir için bir araya geldiklerinde sohbet edilir, yapılan nasihatler dinlenir, bu arada konusu Allah sevgisi ve aşkı olan şiirler ve ilahiler okunurdu. Kavval ve goyende denilen güzel sesli kişiler tarafından söylenen şiirleri ve ilahileri dinleyen dervişler duygulanır, heyecanlanır, coşarak yerlerinden fırlar dönmeye başlarlardı. Dönme, derviş sakinleşinceye kadar sürerdi. Dervişlerin ferdî olarak da toplu olarak da döndükleri olurdu. Mevlâna'nın yaptığı sema, bu geleneğin devamı idi.
Daha önce sema ile ilgilenmeyen Mevlana, Şems-i Tebrîzî ile tanışıp onun etkisine girdikten sonra çeşitli vesilelerle coşmaya ve bazen vecde gelerek döne döne semaya başlamıştı. Mevlana'nın "doyumsuz bir aşk şarabına" benzettiği sema, zamanla Mevlevîliğin ayin yöntemlerinden biri olarak kabul edilmiş; asırlar geçtikçe büsbütün sanatsal bir hal almıştır.
Mevlânâ'nın düşüncelerinin bir tarikat kimliğine bürünmesi oğlu Sultan Veled'in zamanında başlamışsa da semanın belli usul ve kurallara göre yapılması 15. yüzyılda Sultan Veled'in torunu Emîr Âlim Çelebi'nin oğlu Pîr Âdil Çelebi dönemine rastlar. Bu konudaki son düzenlemeler ise Konya'daki âsitânenin şeyhlerinden Pîr Hüseyin Çelebi tarafından 17. yüzyılda gerçekleştirilmiştir. Günümüzde mevlevi ayini kısaca "sema" olarak adlandırılır. Mevlevîlikteki semanın benzerlerine Halvetilik, Kadirilik, Rufailik, Sühreverdilik, Celvetilik gibi tarikatlarda daha çok "devr" veya "deverân" denir.
Mevlevi tarikatı Türkiye'de Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kanunu'nun çıkması üzerine diğer tarikatlarla birlikte 1925 yılında sona ermiş; yirmi yıl kadar Mevlana'nın hatırasını ve manevî kişiliğini veya eserini yansıtacak önemli bir tören tertiplenmemiştir. Bu dönemde sema bir dinî ibadet olarak değil bir turistik gösteri olarak icra edilmeye devam etti. 1940'lı yıllarda Konya'da ölüm yıldönümü olan 17 Aralık günü Mevlana'yı anma toplantıları düzenlenmeye başladı. "Mevlânâ İhtifali" şeklinde adlandırılan bu toplantılara davet edilen müzisyenler çağlar içinde çeşitli Mevlevî bestekârları tarafından meydana getirilmiş âyinlerden parçalar çalıp söylemekteydi.
1950'lerde Konya'daki Şeb-i Arûs törenlerinde sema ayinleri tam teşekküllü olarak yapılmaya başladı. Zamanla sema törenler bir kültürel miras olarak sahiplenildi. Sema ayinleri başlangıçta, henüz hayatta olan yaşlı Mevlevîler tarafından tertiplendi; 1963 yılından sonra ise Konya Turizm Derneği'nin açtığı kurslarda yetişen semazenler görev aldı.
Türkiye'nin başvurusu sonucu Mevlevi Sema Törenleri, 2005 yılında UNESCO tarafından başyapıt olarak ilan edilmiş, 2008 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesine kaydedildi. Mevlevilik ve sema törenlerinin "teknik ve içsel mükemmelliğini ve orijinalliğini bozmadan gelecek nesillere aktarılması ve tanıtılması" için 2009 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı bir genelge yayımladı. 2010 yılında İstanbul Avrupa Kültür Başkenti programları kapsamında Galata ve Yenikapı Mevlevîhaneleri restore edildi.
Mevlevi sema töreni
- Semahane
Semahane, Mevlevihanelerin içinde sema ayinin yapıldığı yerin adıdır. Semahanenin içinde sadece semazenlerin girdikleri (döndükleri) alana "meydan" denir. Semahaneye "cümle kapısı" denilen bir kapıdan girilir. Cümle kapısının tam karşısında mihrap bulunur. Mihrap, kıble yönündedir. Meydana girildiğinde semazenler sağ tarafta, ayini yönetecek Mevlevi şeyhi ise mihrap tarafında durur.
Meydanın çevresine izleyicilerin oturabilmesi için sandalyeler yerleştirilmiştir. Meydan ile izleyiciler arasında alçak bir ahşap çit bulunur. Cümle kapısı yakında çitin giriş kapısı bulunur. Semazenler ve şeyhler "meydan kapısı" denen bu kapıdan meydana girerler.
Meydanda şeyhin oturduğu kırmızı post Mevlana'nın n makamı sayılır ve şeyh efendi vekaleten bu makama oturur. Şeyh postunun kırmızı rengi maddi dünyadan batışı, manevi dünyaya doğuşu temsil eder. Mevleviliğe yeni girenler siyah renkli postta oturur. Derviş bilgilenip yol alınca beyaz renkli posta oturmaya hak kazanır.
- Semazen kıyafetleri
Semazenin sikkesi insanın kötü huylarını, yani "nefsinin mezar taşı"nı temsil eder, tennuresi "nefsinin kefeni"ni, hırkası ise nefsini temsil eder. Semazenin semaya başlarken hırkasını çıkarması mânevi bir temizliğe başlamasını ifade eder.
- Mutrib heyeti
Sema ayini sırasında müzik yapan topluluk, mutrib heyetidir. Neyzenler, kudümzenler, halîezenler, rebabzenler, naathan ve ayin okuyanlardan oluşur. Keman ve kemençeler de bulunabilir. Mutribin şefi kuddümzenbaşıdır.
- Semazenbaşı
Semazenlerin en kıdemlisi, semazenbaşıdır. Sema töreni sırasında semazenlerin arasında dolaşarak onların rahat sema yapmalarını sağlar. Yorulan veya rahatsızlanan semazeni meydandan çeker. Bütün bunları baş,göz, kaş ve ayak hareketleri ile yapar.
- Törenin bölümleri
Tören, yedi bölümden oluşur:
- Sırayla mutrip, semazenler ve şeyh posttaki yerlerini alır, naat Itri'nin bestesi Naat-ı şerif'i seslendirir.
- "Kün" ("Ol") emrini temsil eden kudüm sesi duyulur.
- Ney taksimi yapılır. Ney, kainata ruh verilmesini temsil eder.
- Şeyh ve semazenler semahanedeki halka içinde üç defa dolaşır. Buna "Devr-i Veled' denir. Birincisi güneş, ay, yıldızlar ve bütün cansız varlıkların yaratılışını, ikincisi bitkilerin; üçüncüsü ise hayvanların yaratılışını anlatır.
- Devir tamamlanıp şeyh posttaki yerini alınca; kudümzenbaşının birkaç darbıyla peşrev kesilir. Neyzenbaşının kısa bir taksiminin ardından ayin başlar. Semazenler omuzlarındaki hırkalarını çıkarır. Semazenbaşının şeyhin elini, şeyhin de onun sikkesini öpmesi ile semaya izin verilmiş olur. Semazenbaşı iki adım geriye çekilip tekrar şeyhi selamlarken, diğer semazenler aynı şekilde sırayla şeyhin elini, şeyh de onların sikkesini öper. Semazenbaşının işaretine göre semazen ortaya veya kenara doğru yürüyüp semaya başlar. Elleri omuzlarında çapraz olarak bağlı durumda meydana giren semazen, semaya başlayınca sağ el yukarı, sol el aşağı dönük olacak şekilde kollarını açar; hem kendi çevresinde hem semahanenin çevresinde döner. Tüm semazenler semaya girdikten sonra semazenbaşı aralarında dolaşarak düzeni sağlar. Usulün değişmesi ile birinci selam sona ermiş olur; semazenler yüzleri semahanenin merkezine dönük şekilde ikili üçlü gruplar halinde yaslanır. Şeyh selam duası yapar, başıyla izin verdiğinde birinci semaya girişteki hareketler tekrarlanır, el ve sikke öpülmez. Üçüncü ve dördüncü selam aynı şekilde tekrarlanır. Son semazenin dördüncü selama girmesinden sonra şeyh de semaya girer; şeyhin semaya girmesinden sonra artık semazenbaşı meydanda dolaşmaz.
- Yürük semai veya niyaz ilahinin ardından son taksim şeyh postun önüne geldiğinde sonlanır. Kur'anı-ı Kerim'den bölümler okunur, Bakara sûresinin 115. ayeti ile başlamak adettendir. Semazenler sırtlarına hırkalarını alıp yere oturur.
- Son olarak Fatiha Suresi okunur. Şeyh ile birlikte yer öpülüp ayağa kalkılır; posttan ayrılan şeyhin yüksek sesle mutribe verdiği selam, neyzenbaşı tarafından alındıktan sonra semazenler ve mutriptekiler doğrulur; şeyhin semahaneden ayrılması üzerine herkes posta selâm vererek semahaneden ayrılır ve ayin sonlanır.