Мы используем файлы cookie.
Продолжая использовать сайт, вы даете свое согласие на работу с этими файлами.
Psikiyatri hemşireliği

Psikiyatri hemşireliği

Подписчиков: 0, рейтинг: 0

Psikiyatri hemşireliği veya ruh sağlığı hemşireliği, ruh sağlığı konusunda uzmanlaşmış ve her yaştan akıl hastalığı veya sıkıntı yaşayan insanlara bakan bir hemşirenin atanmış pozisyonu olan psikiyatri alanında hizmet sunan beş ana ruh sağlığı profesyonelinden biridir. Psikiyatri hemşireleri çocuklar, ergenler, yetişkinler ve yaşlılar gibi gelişim sürecinin her aşamasında bireyle çalışmaktadır. Ruhsal açıdan güçlük yaşayan ve/veya ruhsal problemleri olan bireylerin yanı sıra, kriz yaşmakta olan ya da yaşam problemleri deneyimleyen sağlıklı bireyler de ruh sağlığı ve psikiyatri hemşirelerinin çalışma alanına girmektedir .

Bunlar şunları içerir: nörogelişimsel bozukluklar, şizofreni, şizoaffektif bozukluk, duygudurum bozuklukları, bağımlılık, anksiyete bozuklukları, kişilik bozuklukları, yeme bozuklukları, intihar düşünceleri, psikoz, paranoya ve kendine zarar verme.

Tarihçe

Psikiyatri hemşireliği, bilimsel anlamda psikiyatrinin yükselişine bağlı olarak 19. yüzyılın sonlarında yeni bir uzmanlık alanı olarak ortaya çıkmıştır. Zaman içinde psikiyatri hastalarına değişen bakış açısı, psikoterapi ekollerinin ortaya çıkması ve yeni tedavi yöntemlerinin bulunması ile birlikte psikiyatri alanında eğitimli, nitelikli ve hatta uzman olan, personel ihtiyacı açığa çıkmıştır. Bu doğrultuda, psikiyatri hemşireliği zaman içerisinde yükselen ve psikiyatri alanında önemli konuma yerleşen bir meslek grubu ve uzmanlık alanı haline gelmiştir.

Psikiyatri hemşireliğinin tarihi incelendiğinde toplumsal, ekonomik, kültürel değişimlerden ve teknolojik gelişmelerden etkilendiği görülmektedir. Dünyada 8.-11. yüzyıllar arasında büyük gelişmeler yaşanmış, tıp ve psikiyatri alanları da bu gelişmelerden payını almıştır. Bu yüzyıllarda, psikiyatriye yönelik tanı ve tedaviler geliştirilmemiş olmasına karşın Ortadoğu’da düşkün ve psikiyatri hastalarına bakım veren merkezlerin ilk örnekleri görülmektedir. Bilinen ilk psikiyatrik bakım merkezleri 8.-11. yüzyıllar arasında inşa edilmiştir. Bu merkezlerdeki görevleriler usta-çırak ilişkisi şeklinde yetişmiş ve hemşirelik bakımından çok; iyi iletişim, şefkatli, merhametli ve koruyucu bir yaklaşım sergilemişlerdir. Bu zaman aralığında, feodal ve teokratik bir şekilde yönetilen Avrupa ülkelerinin; bir yandan iç savaşlar ile boğuşurken bir yandan da doğuda Araplar ve Türkler ile savaştığı bilinmektedir. Bu çatışmalar, o dönemde Avrupa’nın bilim ve sanatın her alanında geri kalmasına neden olurken, diğer ülkeler felsefe ve bilim alanında gelişmeler kat etmişlerdir.

Avrupa, Anadolu ve Ortadoğu uygarlıkları 12. yüzyıl boyunca çatışma ve savaşlar içinde olmuştur. Bu dönemde özellikle haçlı seferleri ön plana çıkmaktadır. Avrupa savaşlar ve seferlerle bir yandan her alanda yıpranırken diğer yandan da kiliseler gücünü artmıştır. Bu dönemde Avrupa bilim ve sanat alanında fazla gelişememiştir. Altın çağını yaşayan İslam uygarlıkları ise, Avrupa ile etkileşim haline geçmiş ve kaybolan antik çağ felsefelerini içeren yazmalarının çevirilerini yapmışlardır. Bu durum, İslam coğrafyasında cereyan etmekte olan bilimsel gelişmelere hız kazandırmıştır. Bu dönemde yaşanan gelişmeler psikiyatri hizmetlerini etkilememiştir. Psikiyatri hastalarına bakım veren merkezlerin sayısı artmasına karşın, hastalara yaklaşım ve tedavide büyük bir değişim olmamıştır.

İlk yarısında Moğol istilası ile başlayan 13. Yüzyılda, Anadolu ve Orta Asya’da büyük yıkımlar ve parçalanmalar yaşanmıştır. Mevcut ülkelerin çoğu yıkılmış ve siyasi birlik bozulmuştur. Bu durumda İslam coğrafyasını her alanda geriye götürmüştür. Avrupa’da da 13. yüzyılda siyasi olarak bütünlük görülmemiş ve savaşlar devam etmiştir. Dinin ve o dönem ortaya çıkan Cadı Çekici adlı kitabın etkisiyle, psikozu olan hastalar cadı veya şeytan olarak damgalanmış, bu nedenle kötü muamele görmüş, dışlanmış, hatta öldürülmüştür. Tüm bunlara ek olarak, bu dönemde psikiyatri hastaları için “Asylum” adı verilen birçok büyük akıl hastanesi açılmaya başlanmıştır. Bu kurumlarda ortamın çok kötü olduğu, psikiyatri hastalarının hiçbir şey hissetmediği ve anlamadığının düşünüldüğü, hastalara insanlık dışı muameleler yapıldığı, hastanelere kapatılan hastaların belirli aralıklarla sergilenerek halkı eğlendirmek için kullanıldığı bildirilmektedir. Bu dönemde hastalar genellikle zincirlenmiş veya hücrelere kapatılmışlardır. Bu kurumlarda çoğu zaman hastalarla ilgilenen kimse bulunmadığı ve hastaların bakımlarının iyileşmiş eski hastalar tarafından yapıldığı bildirilmektedir.

On sekizinci yüzyılın başından itibaren milliyetçilik akımı tüm dünyayı sarmaya başlamıştır. 1789 yılında Fransız ihtilali ile birlikte dünyada saltanat ve kraliyet ile yönetilen imparatorluklar zaman içinde çökmeye başlamış ve birçok yeni ülke kurulmaya başlamıştır. Bununla beraber insan haklarının öneminin vurgulanması ve hümanizm gibi akımların etkisiyle psikiyatri alanı dahil birçok alanda iyileşmeler görülmeye başlanmıştır. İngiltere’de 1774 yılında Avam Kamarası tarafından seçilen komite akıl hastaları için ilk tüzüğü (Madhouses) çıkartmıştır.

18. yüzyılın sonuna kadar yaygın bir şekilde devam psikiyatri hastanelerindeki insanlık dışı uygulamalar, 1793 yılında Fransa’da Philippe Pinel ve İngiltere’de Willliam Tuke’un psikiyatri hastalarını zincirlerinden kurtarmasıyla birlikte tamamen değişmiştir.  Psikiyatri tarihi açısından bir dönüm noktası niteliğindeki bu olay ile modern psikiyatrik tedavi ve bakım başlamıştır. Bu değişimler özellikle tedavi, uygulama ve hastalara yaklaşım alanlarında olmuştur.  Tedavide moral tedavi (hastalara insanlık dışı muamelesi yapmak yerine şefkat ve anlayışla yaklaşılması) yaklaşımı ve insancıl yaklaşım önem kazanmıştır. Yaşanan bu gelişmeler, başta Fransa ve İngiltere olmak üzere tüm dünyada psikiyatri hastalarına yaklaşımda değişime neden olmuştur. 1796 yılında dokuma ve tarım gibi bazı uğraşıların gerçekleştirildiği, insancıl bakımı esas alan York Retreat Hastanesi kurulmuştur ve bu tarz hastaneler zaman içerisinde yaygınlaşmıştır. Bu bağlamda açılan hastanelerde hastaların bakımından sorumlu eğitimli ve deneyimli bireylere olan ihtiyacın belirmesi ile birlikte psikiyatri hemşireliğinin temelleri atılmaya başlanmıştır.

Psikiyatri hemşireliğinin ilk örnekleri 1751 yılında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Philadelphia’daki psikiyatri hastalarına tedavi uygulayan ve bakım veren hastane olan Pennsylvania Hastanesi’nde görülmektedir. Ancak, birçok kaynakta psikiyatri hemşireliğinin gelişiminin, 1773 yılında ABD Virginia-Williamsburg’da ilk psikiyatri hastanesinin açılması ile başladığı yazmaktadır. Bu kurumlarda psikiyatri hastalarına, herhangi bir hemşirelik veya psikiyatri eğitimi olmayan bakıcılar tarafından gözetim altında tutmaya dayalı bir bakım (custodial care) uygulanmış ve bu yaklaşım 1882 yılına kadar devam etmiştir.

Psikiyatrinin 1808'de modern ve geçerli bir alan olarak resmen tanınması ile birlikte Avrupa'da özellikle İngiltere’de, psikiyatristlerle birlikte çalışan psikiyatri hemşirelerine daha iyi ücret ve eğitim verilmesi gündeme gelmiştir. Delilik Üzerine İnceleme (Treatise on Insanity) dergisinin 1836 tarihli yayınında, bir psikiyatri hemşirelik uygulamasının depresyon hastalarına iyi geldiği ve umutsuzlara umut verdiğini belirtilmiştir. Ancak, psikiyatri hemşireliği, Linda Richards'ın 1882 yılında ABD'nde açtığı okula kadar resmileşen bir alan konumunda olmamıştır.

Linda Richards Amerika’daki ilk üniversite mezunu hemşire ve aynı zamanda ilk psikiyatri hemşiresidir. Richards 1873 yılında “New England Hospital for Women and Children”dan mezun olmuş, 1882 yılında doktor Edward Cowles ile Massachuttes’deki McLean Asylum’da ruhsal hastalıklara yönelik ilk formal hemşirelik okulunun eğitimini başlatmıştır. Bu okul psikiyatri hemşireliğinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bu okulda verilen iki yıllık eğitim, öncelikle beslenme, hijyen ve aktivite gibi fiziksel bakıma ve kısmen de psikososyal becerileri geliştirmeye odaklanmıştır. Hemşireler, hastalara güvenli ve temiz bir çevre sağlayarak, hoşgörü ve şefkat göstererek, gözetim altında tutmaya dayalı bakım ve tıbbi tedavi ilkelerini temel alarak bakım vermişlerdir. Daha sonraki yıllarda Richards birçok hastanede yöneticilik yapmış ve bu hastanelerde hemşirelik okulları kurmuştur

Psikiyatri hemşireliğinde bir diğer önemli isim ise Dorothea Lynde Dix’dir. Masschusetts’de emekli öğretmen olan Dix 1880’li yıllarda psikiyatri hastalarının bakım standartlarını yükseltmek için büyük uğraşlar vermiştir. ABD'nde Johns Hopkins Üniversitesi, 1913'te genel müfredatının bir parçası olarak psikiyatri hemşireliği eğitimi sunan ilk hemşirelik koleji olmuştur. Burada Jane Taylor, Johns Hopkins Hastanesi’nde hemşirelik eğitimi programına psikiyatri hemşireliği dersinin eklenmesini sağlamıştır. Taylor, 1926 yılında dünyadaki ilk profesör psikiyatri hemşiresi unvanını almıştır.

1920 yılında ise psikiyatri hemşireliği öncüsü ve hemşire eğitimci olan Harriet Bailey, “Ruhsal Hastalıklara Bakım Verme (Nursing Mental Disease)” adlı ilk psikiyatri hemşireliği ders kitabını yazmıştır. Bu kitap 20 yıl boyunca psikiyatri hemşireliğinde standart bir kitap olarak kullanılmıştır. Bu kitapta hastadan çok hastalığa odaklanılmıştır. 1906-1932 yılları arasında ruhsal hastalıklara yönelik stigma yoğun bir şekilde devam etmiştir.

1930’ların sonlarına doğru psikiyatrik sorunu olan hastaların tedavisi için hipoglisemik şok, elektroşok ve psikoşirurji gibi tedavi yöntemleri ortaya çıkmıştır. Bu tedavi yöntemleri fiziksel bakım ve gözlem gerektirdiği için psikiyatri hemşireliğinde devrim yaratmıştır. Hastaların tedavileri ve iyileşebilmeleri açısından psikiyatri hemşireliğinin çok önemli olduğunu düşünen Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 75. başkanı Doktor William Menninger 1932 yılında Kansas’ta Menninger Hastanesi’nde mezuniyet sonrası bir yıllık psikiyatri hemşireliği kursu başlatmıştır.

1939’dan 1945'e kadar süren II. Dünya Savaşı sonrası psikiyatrik sorunları olan insan sayısı dramatik bir şekilde artmıştır. Savaşın ruhsal sorunların oluşmasında etkili olduğu kabul edilmiş ve 1946 yılında psikiyatri alanında klinik, araştırma, eğitim ve tedavi merkezlerinin kurulmasını destekleyen Ulusal Ruh Sağlığı Hareketi (National Mental Health Act) başlatılmıştır. Bu hareket ile psikiyatrist, hemşire, psikolog ve sosyal çalışmacı olmak üzere dört alandaki ruh sağlığı profesyonellerinin eğitimi için finansman sağlanmıştır. Bu finansman, psikiyatri hemşireliği araştırmaları ve ileri uygulamaları eğitiminde önemli rol oynamıştır.

1950’li yıllara gelindiğinde, savaşlar büyük oranda sona ermiş ve Dünyada bir iyileşme süreci başlamıştır. Bu tarihlerde psikiyatri alanında da büyük değişiklikler yaşanmıştır.  İlk tipik antipsikotik ilaç olan klorpromazinin geliştirilmesi ve mani için lityum kullanımının başlamasıyla psikiyatrik bozuklukların tedavisinde bir devrim yaşanmıştır. Bu psikofarmakolojik değişiklikler, uzun süredir psikiyatri hastanelerinde yaşamakta olan ağır hastalardan bazılarının bakım gereksinimlerini tamamen değiştirmiştir.

1953 yılında ise hemşirelik okullarının, öğrencilerine psikiyatri hemşireliği deneyimi kazandırması gerekliliği benimsenmiştir. Aynı dönemde Uluslararası Hemşireler Komisyonu hemşirelik eğitiminde psikiyatri hemşireliğinin olması gerektiğini savunmuştur. Hemşirelik eğitiminin bir parçası olarak psikiyatri hemşireliğinin dahil edilmesi önerisi, 1955'te ABD Ulusal Hemşirelik Birliği tarafından akreditasyon için bir gereklilik olarak kabul edilmiştir. Bu zaman diliminde, psikiyatri hemşireliği için önemli bir isim olan Hildegard Peplau 1952 yılında “Hemşirelikte Kişilerarası İlişkiler: Psikodinamik Hemşirelik için Kavramsal Bir Çerçeve (Interpersonal Relations in Nursing: A Conceptual Framework for Psychodynamic Nursing)” adlı kitabı yayınlanmıştır.

1960'lı yıllarda psikofarmakolojideki gelişmeler devam ederken psikiyatrik bakımın önemi de giderek artmaya başlamıştır. İlk benzodiazepin (klordiazepoksit) 1960'larda piyasaya sürülmüştür. Bu yeni ilaç sınıfı, hemşirelerin hastalarla terapötik ilişki geliştirmesine büyük katkı sağlamıştır. 1960'lı yıllarda psikiyatri hemşireliğinde ise, özellikle eğitim alanında önemli gelişmeler olmuştur. June Mellow 1968 yılında “Hemşirelik Terapisi (Nursing Therapy)” adlı, psikiyatri hemşireliğine yönelik ikinci teorik yaklaşımı ortaya atmıştır. Mellow hastanın psikososyal gereksinimlerine ve gücüne odaklanarak doğru emosyonel deneyimlerin sağlanmasının önemini vurgulamıştır. Daha sonraki yıllarda Mellow, Boston Üniversitesi Hemşirelik Okulu tarafından gerçekleştirilen, psikiyatri hemşireliğinde ilk doktora eğitiminin oluşturulmasında liderlik etmiştir.

21. yüzyılda çağdaş psikiyatri hastalıkların nöroloji bilimi, genetik araştırmalar ve çevresel faktörlerle bir bütün oluşturduğunu savunmaya başlamıştır. Bu faktörlerin ruhsal hastalık riskini artırdığı gözlemlenmiş ve psikiyatrik hastalıkların karmaşıklığı nedeniyle hastaların bireysel ihtiyaçlarını karşılayan özelleşmiş tedavi yöntemlerinin belirlenmesi gerektiği anlaşılmıştır. Farmakolojik ajanların çeşitliliği, tamamlayıcı terapiler, psikoterapiler ve kanıta dayalı diğer uygulamalara yönelik çalışmalar artmaya başlamıştır.

Günümüzde psikiyatri hemşireliği: yetişkin psikiyatri hemşireliği, konsültasyon-liyezon psikiyatri hemşireliği, toplum ruh sağlığı psikiyatri hemşireliği, çocuk-ergen ruh sağlığı psikiyatri hemşireliği, geropsikiyatri hemşireliği ve alkol ve madde bağımlılığı psikiyatri hemşireliği alt dallarını kapsamaktadır. Zaman içinde değişen yaşam koşuları ve stresörlerin artışı ile birlikte ruhsal sorunu ya da güçlüğü olan bireylerin sayısı giderek artmaktadır. Bu durum, ruh sağlığının korunmasının ve psikiyatrik bakımın önemini ve psikolojik yardım ihtiyacını arttırmıştır. Bu bağlamda, psikiyatri hemşireliğinin önemi her geçen gün daha da artmaktadır.

Rolleri

Psikiyatri hemşireleri rollerini yerine getirirken psikiyatri alanına özgü bilgi, tecrübe ve yaklaşım ile bireylerin hayatlarına dokunabilmektedir.  Psikiyatri hemşireliğinin başlıca rolleri şunlardır:

Bakım verici rolü: Bireyin biyopsikososyal bakım ihtiyaçlarını saptaması ve bunlara yönelik girişimleri planlaması, uygulaması ve değerlendirmesidir.

Eğitici rolü: Bireyin ve toplumun sağlığını korumak, geliştirmek ve hastalık halinde iyileştirmeye yönelik doğru sağlık davranışları kazandırmak gerekli eğitimleri sunmasıdır.

Araştırmacı rolü: Alana özgü bilimsel bilgiyi arttırmaya yönelik olarak araştırmalar planlaması, yürütmesi ve sunmasıdır.

Yönetici rolü: Uygulama ortamındaki kaynakları yönetmesi, kaynakların etkili kullanılmasını sağlaması, aktiviteleri koordine etmesi ve sağlık kurumunu hemşireye, hemşireyi de kuruma karşı temsil etmesidir.

 Karar verici rolü: Hasta bireyin kendi adına karar almasını, aldığı kararı uygulamasını ve kararın sonuçlarından sorumlu olmasını desteklemesidir.

Savunucu rolü: Hastanın bilgilendirilmesi ve onamının alınması, tıbbi sürecin gereksiz açıklamalardan ve işlemlerden arındırılması, hastaya yönelik cinsel kötüye kullanımın önlenmesi, sağlık personelinin hastanın çıkarları için çalışmasının ve genel olarak hastadan yana eylemde bulunmasının sağlanması öğelerini içermektedir. Hemşirenin hasta savunucu rolünde görevi; hastanın haklarını ve sorumluluklarını anlamasına, kendisini ifade etmesine ve haklarının korunmasına yardımcı olmaktır.

Koordinasyon rolü: Toplum içinde korumada, yatıştan taburculuğa, sonrasında rehabilitasyon süreci boyunca hasta, hastanın ailesi ve diğer sağlık uzmanları arasında koordinasyon sağlamasıdır.

Rehabilitasyon rolü: Hastanın travma ya da hastalık nedeniyle değişen sağlık durumuna ve yeni yaşam koşullarına uyum sağlamasına, yaşam kalitesinin yükselmesine katkıda bulunmasıdır.

Tedavi edici rolü: Hastaya tıbbi tedaviyi uygulaması, tedavinin etki ve yan etkilerini gözlemlemesi ve bildirmesidir.

Danışman rolü: Hastalığın yarattığı sorunlar ile baş edebilmeyi sağlayacak kaynaklar konusunda bilgilendirme, kaynakların kullanımı için teşvik etme, hastalara kanıta dayalı bilimsel bilgiye ulaşma konularında danışmanlık vermesidir.

Standartları

Standartlar; hemşireleri sorumlu tutan, görev ve yükümlülüklerini tanımlayan, profesyonel kuruluşlar tarafından ortaya konulan beyanlardır. Dünyada ilk kez 1973 yılında Amerikan Hemşireler Birliği (ANA) tarafından Psikiyatrik Ruh Sağlığı Hemşireliği Uygulamalarının Standartları yayınlanmıştır. Daha sonra 1982, 1994, 2000, 2007, 2014 yıllarında bu standartlar yenilenmiş ya da yeni psikiyatri hemşireliği alanlarının standartları eklenmiştir.

Son olarak 2014 yılında revize edilen, ANA tarafından yayınlanan Psikiyatrik Ruh Sağlığı Hemşireliği Uygulama Standartları iki bölümden ve 16 standarttan oluşmaktadır. İlk altı standart bakım standartlarını oluşturmaktadır. Bu standartlar sağlık bakım hizmeti alan bireylere verilen hemşirelik bakımının standartlarını içermektedir. Hemşirelik bakım süreci bireye özgü veri toplama, tanılama, sonuç kriterlerini belirleme, planlama, uygulama ve sürecin değerlendirmesini içermektedir. Bu standartlardan beşincisi yani “uygulama” standardının alt standartlarından 5A, 5B ve 5G genel lisanslı hemşirenin yapabileceği uygulama standartlarını;  5C, 5D, 5E, 5F ve 5H ise ileri düzey psikiyatri hemşiresinin yapabileceği uygulama standartlarını içermektedir. Geriye kalan dokuz standart ise, profesyonel bir meslek olarak psikiyatri hemşirelerinin tanı, tedavi ve bakım sürecinde dikkat etmesi beklenen standartları oluşturmaktadır.


Новое сообщение