Мы используем файлы cookie.
Продолжая использовать сайт, вы даете свое согласие на работу с этими файлами.

Nesneleştirme

Подписчиков: 0, рейтинг: 0

Nesneleştirme ya da objeleştirme, toplum felsefesinde bir kişiye veya bazen bir hayvana bir nesne veya bir şey olarak davranma eylemidir. İnsani özelliklerden ayırma, başkalarının insanlığını reddetme eyleminin bir parçasıdır. Cinsel nesneleştirme, bir kişiye yalnızca cinsel arzunun nesnesi olarak davranma eylemi, kendini nesneleştirme, kişinin benliğinin nesneleştirilmesi gibi nesneleştirmenin bir alt kümesidir. Marksçılık'da toplumsal ilişkilerin nesneleştirilmesi, cisimleştirilme olarak tartışılır.

Tanımları

Martha Nussbaum'a göre, bir kişi, kendisine aşağıdaki özelliklerden biri veya daha fazlası uygulanırsa nesneleştirilir:

  1. İşe yararlılık, kişiye başkasının amaçları için bir araç olarak davranmak
  2. Özerkliğin reddi, kişiye özerklikten veya öz belirtimden yoksun olarak davranmak
  3. Hareketsizlik, kişiye eylem veya edimden yoksun gibi davranmak
  4. Takas edilebilirlik, kişiye (diğer) nesnelerin yerine geçebilirmiş gibi davranmak
  5. İhlal edilebilirlik, kişiye namus sınırından yoksun ve bu sınırı ihlal edilebilir gibi davranmak (ayrılmasına, vurmasına, tecavüz etmesine izin verilen bir şey olarak)
  6. Sahiplik, kişiye, sahip olunabilir, satın alınabilir veya satılabilirmiş gibi davranmak
  7. Öznelliğin reddi, kişiye, deneyimleri veya duyguları için endişelenmeye gerek yokmuş gibi davranmak

Rae Langton, Nussbaum'un dizelgesine üç özellik daha eklenmesini önerdi:

  1. Bedene indirgeme, bir kişinin bedeni veya bedeninin bazı bölümlerine göre davranmak
  2. Görünüşe indirgeme, bir kişinin en çok nasıl göründüğüne göre davranmak ya da duygularla nasıl algılandığına göre davranmak
  3. Susturma, bir kişiye konuşma yeteneğinden yoksun, sessizmiş gibi davranmak

İddialar

Nussbaum, insanların nesneleştirme anlayışını, kadınların cinselleştirilmesinin ahlaki sonuçlarını değerlendiren düzgüsel bir kavram olarak hizmet etmek için fazla basit buldu. Bu nedenle projesi, nesneleştirmenin 7 boyutunu test ederek kavramı netleştirmek ve cinsiyetle ilgili farklı durumlarda iyi huylu ve zararlı biçimleri ayırt etmektir. Nussbaum nesnelleştirme konusunun sadece uzun uzadıya tartışılan cinsellik için değil, anamalcılık ve kölelik konusundaki Marksçı bakış açısı için de önemli olduğunu savunmuştur. Nussbaum, potansiyel olarak tüm nesneleştirme biçimlerinin doğası gereği olumsuz eylemler olmadığını ve nesneleştirmenin yedi özellikten biri mevcut olduğunda her zaman mevcut olmayabileceğini savunuyor.

Immanuel Kant, cinsel arzunun zorunlu olarak nesneleştiren güçlü bir arzu olduğuna inanıyor. İnsanlar cinsel olarak uyarıldığında, diğer kişiyi cinsel doyum amacıyla alma ve içine çekme dürtüsüne sahibiz. Cinsel arzumuz, kişinin kendi memnuniyetini sağlamak için diğer kişinin nasıl davranacağını dikte etmek istediği bir özerklik reddi olarak kendini gösterir. Aynı zamanda, kişinin başkasının nasıl düşündüğünü veya hissettiğini sormayı bırakıp, kendi tatminini sağlamaya yönelmesi de bir öznellik inkârıdır. Cinsel arzu o kadar keskin ve güçlüdür ki, başkalarının iyiliğini düşünen diğer düşünceleri dışarı atar ve insanlar, diğerlerini bedensel bir parça olarak küçültmeye başlar. Cinsel nesnelleştirme, her iki tarafın da hem nesnelleştirici hem de nesne olmak istediği genel bir cinsellik özelliğidir.

Catherine Mackinnon ve Andrea Dworkin, Kant'ın cinsiyet anlayışını doğası gereği nesneleştirici olarak kabul ederler, fakat her ikisinin de nesnelleştirici ve nesneleştirilmiş olduğunu kabul etmeyi reddederler. Erkeklerin ve kadınların nesneleştirilmesinin bakışımsız olduğunu savunuyorlar. Erkeklerin cinselliği ifade etme biçimi ve kadınların cinselliği ifade etme biçimi, kadın ve erkek arasındaki gücün eşit olmadığı daha geniş bir toplumsal ve kültürel bağlamda yapılandırılmıştır. Erkekler, kadınları nesneleştirerek cinselliklerini baskın bir şekilde ifade ederken, kadınlar cinselliklerini nesneleştirilerek veya kendini nesneleştirerek itaatli bir şekilde ifade ederler. Bu nedenle, kadınlar şiddete, öznellik ve özerklik eksikliğine karşı daha savunmasızdır. Nussbaum, erkek-kadın cinselliğini, Mackinnon ve Dworkin'in aynı derecede ahlaki açıdan önemli olan kişisel geçmişleri ve ruh bilimlerini görmezden geldiği daha geniş bir bakış açısına yerleştirmenin önemli olduğunu savunuyor.

Feminist Nesnelleştirme Kuramı

Barbara Fredrickson ve Tomi-Ann Roberts tarafından öne sürülen nesneleştirme kuramı, bir kadının veya bir kızın nesneleştirilmesinin sonunda artan bir kaygı duygusuna veya öz farkındalığa yol açabileceğini belirtir. Kadın, toplumun kendisine verdiği statüyü sözde hemen içselleştirir ve bu sonucu kendisine ilişkin temel bir bakış açısı olarak görür.

Fredrickson ve Roberts, bir şekilde kadınların nesneleştirilmesinin kadının ruh sağlığını bile etkileyebileceğini savunuyorlar. Halkın kadın bedenine dayattığı bakış açısı, beden takibine ve takıntılı yeme alışkanlıklarına yol açabilir, bu da sonunda içsel bir utanç veya endişe duygusuna yol açar. Fredrickson ve Roberts, yeni dalga feministleri ve bilim insanlarını etkilerinin kadın bedenini sosyokültürel bir bakış açısına soktuğunu iddia ediyor. Bu, beden bakış açısının yeni bir boyutuna yol açtı, fakat kadın bedenine dirim bilimsel ve sosyokültürel bir bakış açısıyla bakmanın önemini de yeterince vurgulamadı. Beden imgesinin ardında toplumsal bir yapı yaratan birleşik etki olduğundan, birinin diğerinin gölgesinde kalmaması gerektiğini savunuyorlar.

Nesnelleştirme kuramı, kadın bedeninin sosyokültürel çözümlemesinin arkasındaki genel düşünceyi, kadın ve cinsiyet ruh bilimi içinde bir adım daha ileri götürmeye çalışır. Fredrickson ve Roberts'ın belirttiği gibi: "Bu deneyimlerden belki de en derin ve yaygın olanı, birçok kız ve kadının kültürün nesneleştirme pratiklerini içselleştirmesi ve bedenlerinin görünüşünü alışkanlık olarak izlemesi nedeniyle bilinç akışındaki bozulmadır."


Новое сообщение