Мы используем файлы cookie.
Продолжая использовать сайт, вы даете свое согласие на работу с этими файлами.
Nöral tüp defekti

Nöral tüp defekti

Подписчиков: 0, рейтинг: 0

İnsandaki nöral tüp adı verilen yapı beyin dokusundan başlayıp, boylu boyunca omuriliği de içine alacak şekilde aşağı doğru uzanan bir yapıdır. Bu yapı, döllenmeden sonraki 2. ile 3. hafta arasında gelişimini tamamlar. Gelişimin herhangi bir nedenle sorunlu olması, tüpün herhangi bir bölgesinin açık kalmasına neden olur ve bu duruma nöral tüp defekti (kusuru) adı verilir.

Nöral tüp defekti (NTD), en sık rastlanan doğumsal anomalilerdendir. Türkiye'de yapılan bir araştırmada görülme sıklığı binde 3 olarak bulunmuştur. Bu oranın Avrupa genelinde binde 1, ABD'de ise binde 2 olduğu belirtilmektedir. Daha önce NTD'li çocuğu olan çiftlerin ikinci çocuklarında NTD görülme olasılığı %2-3 olarak belirtilmektedir. Ayrıca bilinmeyen sayıda gebeliğin de NTD nedeniyle düşükle sonuçlandığı düşünülmektedir.

Oluşum süresi

Nöral tüp defektleri embriyonel hayatın ilk haftalarında beyin, spinal kord ve omurgada kapanma hatası sonucu ortaya çıkan bir grup beyin ve spinal kord anomalisidir. Normalde nöral tüpün kapanması aynı anda beş değişik yerde (Tablo 1), hem baş hem de kuyruk yönüne doğru düzensiz olarak gerçekleşmektedir. Tüpün baş bölgesindeki açıklık fertilizasyonun 25. gününde, kuyruk ucundaki açıklık ise 27. günde kapanmaktadır.

  • Tablo 1
Bölgeler Etkileyen Faktörler Anomali
1. Bölge Folik asit yetersizliği,
metabolik teratojenler
Spina bifida
2. Bölge Folik asit yetersizliği,
yüksek ateş,
metabolik teratojenler
Anensefali, hidrosefali
3. Bölge Genellikle teratojenlere dirençli Yüz orta hattında kapanma bozukluğu
4. Bölge Yüksek ateşe duyarlı Sefalosel
5. Bölge Valporik aside duyarlı Sakral meningosel

Açıklığın omurga kanalı boyunca bir yerde olması durumuna spina bifida, kafatasında olması durumuna ise anensefali denir. Nöral tüp defektlerinin yaygın şekilde görülen türleri; anensefali, ensefalosel ve spina bifidadır. Bunların yanı sıra, iniensefali ve kraniyoraşisizis gibi türleri de nadir olarak görülmektedir.

Riskli grup

Hangi gebe kadınının bebeğinde nöral tüp defekti gelişeceğini bilmek olası olmamakla birlikte kusurun oluşması olasılığını arttıran bazı riskler söz konusudur:

  • Önceki hamileliğinde nöral tüp defekti gelişen kadınlarda sonraki gebeliklerinde de gelişme olasılığı 20 kat artar.
  • Annede insüline bağımlı şeker hastalığı olması
  • Havale nöbeti için ilaç kullanan kadınlar
  • Tıbbi olarak obezite tanısı konmuş olan kadınlar
  • Erken hamilelikte yüksek sıcaklıklara maruz kalmak (örneğin uzun süren ateş, sıcak banyoda uzun süre kalmak gibi)

Annede yüksek ateş

Bebeğin sinir dokusunun gelişmeye başladığı günlerde annenin yüksek ısıya maruz kalmasının Nöral tüp kusurlarının gelişiminde etkili olduğu öne sürülmektedir. Sinir dokularının geliştiği günlerde sauna gibi ortamlarda bulunan ya da hastalık nedeniyle beden ısıları 24 saatten fazla süre 38,9 °C’den yüksek olan anne-lerin Nöral tüp kusurlu bebek doğurma olasılığının 3 kat arttığı saptanmıştır.

Annede şeker hastalığı

Annenin şeker hastalığı ile bebeğin doğumsal anaomalileri arasında ilişki olduğu kesin olarak belgelenmiştir. Araştırmacılar insüline bağımlı (Tip 1) şeker hastalarında annelerden doğan bebeklerde major malformasyon riskinin 2-3 kez arttığı konusunda birleşmektedirler. Diabetik annelerin diabetik olmayan annelere kıyasla 15 kat daha fazla anensefali veya spina bifidalı bebek doğurma riski taşıdıkları vurgulanmaktadır.

Annede şişmanlık

Gebelik kilosu ile NTD'li bebek arasındaki risk ilişkisi.jpg

Araştırmacılar hamile kadının kilosu ile nöral tüp defektli bebek sahibi olma riski arasında bir ilişki olduğunu bildirmişlerdir. NTD’li bebek sahibi olma riskinin 50 ile 59 kilogram ağırlığındaki kadınlarla karşılaştırıldığında:

  • 80 ile 89 kilogram ağırlığındaki kadınlarda 2 kat,
  • 110 kilogramın üstündeki kadınlarda ise 4 kat

arttığı saptanmıştır. 79 kilogramdan az olan kadınlara günde 0,4 mg folik asit yüklendiğinde NTD riski %40 azalırken, 79 kilogramın üzerindekilere bu vitaminin yüklenmesi ile riskin azalmadığı tespit edilmiştir.

Çevresel kirleticilerle temas

Bazı araştırmacılarca evde veya işyerinde organik maddelerle karşılaşan ebeveynlerin NTD’li bebek sahibi olma riskinin arttığını öne sürülmektedir. Yapılan bir araştırmada içme suyunun dezenfeksiyonu için kullanılan klorun suyun yüzeyinde bulunan organik maddelerle tepkimesi sonucu ortaya çıkan ikincil ürünlerden biri ve teratojen olan trihalometanları (kloroform, bromodiklormetan ve bromoform) içeren su içen anne adaylarının NTD’li bebek doğurma olasılığının üç kat arttığı saptanmıştır. Bunlardan bromodiklormetanın NTD relatif riskini 1,5’dan 5,1’e çıkardığı saptanmıştır. Kloroformun ise solunum yolu ile alındığı zaman kromozom anomalilerine yolaçtığı, bir başka klorlama ikincil ürünü olan halosetonitrilin de bebek üzerinde toksik etkiye sahip olduğu öne sürülmüştür.Diğer bir çalışmada ise, yüksek oranda çözücülerin ve pestisitlerin bulunduğu ortamlarda çalışan kadınların çocuklarında anensefali görülme riskinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Annenin alkol kullanması durumlarında da NTD’li bebek sahibi olma riskinin arttığı belirtilmektedir.

Folik asit eksikliği

1960’lı yıllarda yetersiz beslenmenin, özellikle B kompleks vitaminlerinden esansiyel bir besin madde-si olan Folik asit (B9 vitamini, Foliacin) eksikliğinin nöral tüp defektlerine neden olacağı hipotezi öne sürülmüştür.

Folik asitin nöral tüp defeklerini önleme etkisi konusundaki araştırmalar 1980'lerde başlayıp 1990'larda yoğunlaştı. İlk çalışmalar daha önce NTD'li çocuk doğurmuş kadınlarda tekrarları önlemek için folik asit kullanımı konusunda yoğunlaşmıştı. Daha sonraki çalışmalarda folik asit ya da multivitaminlerin tüm gebeliklerde NTD'leri önlemedeki etkisi belirlendi. Olgu kontrol, kohort, randomize olmayan, randomize ve yarı randomize, farklı yöntemlerle yapılmış olan bu çalışmalardan elde edilen kanıtlar gebe kalma döneminde folik asit kullanımının NTD'leri önlediğini göstermiştir.

Defektin tespiti

Nöral tüp defektleri, bebekte görülen anomaliler arasında sıklık açısından kardiyak defektlerden sonra 2. sırada yer aldığı için tarama testleri ile risk taşıyan hamilelerin saptanması olasıdır. Bu amaçla, anne kanındaki, üçlü testte de bakılan hormonlardan biri olan, alfa-fetoprotein (AFP) düzeylerine bakılır. AFP, fetal karaciğerde yapılan bir hormondur. Fetusun dış yapısının bütünlüğünü bozan herhangi bir anomalide amniyon sıvısında ve dolayısıyla da gebenin kanında normalden yüksek bir değer alır. NTD olgularının %85’ini bu testle saptamak mümkündür. Ayrıca, detaylı ultrasonografi incelemeleri ile de NTD’yi tamamen olmasa da %90’lara varan yüksek oranlarda yakalamak olasıdır.


Новое сообщение