Продолжая использовать сайт, вы даете свое согласие на работу с этими файлами.
Beslenme psikolojisi (Duygusal yeme)
Beslenme psikolojisi (NP- Nutrition psychology); yemek kararları gibi bilişsel seçimlerin beslenmeyi, psikolojik sağlığı ve genel sağlığı nasıl etkilediğinin psikolojik çalışmasıdır. Beslenme psikolojisi, beslenme davranışı ile ruh sağlığı/esenlik arasındaki ilişkiyi anlamaya çalışmaktadır. NP (Beslenme psikolojisi), psikolojinin ve daha özel olarak sağlık psikolojisinin bir alt alanıdır. Psikoloji, diyetetik, beslenme ve pazarlama dahil olmak üzere çok sayıda farklı alana uygulanabilmektedir. NP, psikolojiye bilgi ve birikim katmaya başlamış, kısa bir geçmişi olan oldukça yeni bir alana sahiptir. Beslenme psikolojisinde iki ana tartışma alanı vardır. Tartışmanın ilk alanı, konunun iki farklı şekilde görülebilmesidir. Psikolojik işlevleri etkileyen beslenme veya beslenme ve sağlığı etkileyen psikolojik seçimler ve davranışlar olarak görülebilmektedir. İkinci tartışma, beslenmeyle ilgili olarak neyin "sağlıklı" veya "normal" olduğunun tanımlanmasıdır.
Genel bakış
Beslenme, "beslenme veya beslenme eylemi veya süreci; özellikle bir hayvanın veya bitkinin gıda maddelerini aldığı ve kullandığı süreçlerin toplamı" olarak tanımlanmaktadır. Psikoloji, "belirli bir bilgi veya faaliyet alanıyla ilgili olarak zihin ve davranış çalışması" olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda, özel çalışma alanı beslenmedir. Bu nedenle beslenme psikolojisi, yiyecekleri alma ve kullanma süreciyle ilgili olarak zihin ve davranış çalışmasıdır.
Hedefler
2016 itibarıyla, Amerikalı yetişkinlerin üçte birinden fazlası "obez" olarak kabul edilmektedir. Beslenme psikolojisi, bu ve diğer sağlık eğilimlerinin arkasında hangi psikolojik nedenlerin olabileceğini açıklamayı amaçlamaktadır. Beslenme psikolojisi, insanların yaptıklarını neden yaptıklarının içsel psikolojik etkilerine ve dış uyaranlardan nasıl şekillenip etkilendiklerine bakmaktadır.
Kökenleri ve gelişimi
Beslenme psikolojisi, henüz gelişiminin erken aşamalarında olan bir alandır. Obezitenin Amerika Birleşik Devletleri'nde ve yurtdışında sürekli büyüyen bir sorun olmasıyla birlikte, günümüzde beslenme psikolojisi toplumda önem ve popülerlik kazanmaktadır. Beslenme psikolojisi büyüdükçe, diğer konuların yanı sıra diyet, gıda etiketleri, gıdanın pazarlanma şekli, gıda teknolojisi, obezite ve halkın gıdaya karşı tutumu hakkındaki araştırmaları doğrudan ve dolaylı olarak etkilemiştir. Bazı araştırmalar, "gıda ve diyetin genel sağlık üzerindeki etkisine çok fazla ağırlık verildiği ve iyi ya da kötü iddiaların genellikle abartılı olduğu fikri" olarak hafif bir şekilde tanımlanan "Gıda hevesi" fikrini tartışmaktadır. Olağanüstü sonuçlara sahip olan bu yiyecek seçimi fikrinin, muhtemelen Adem ve Havva'nın yasak meyveyi yeme hikâyesinden kaynaklanan, kültüre derinden kök saldığı düşünülmektedir.
Uygulamalar
Gıda etiketleri
1990'da ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FD)), Amerika Birleşik Devletleri'nde gıda ürünlerine beslenme etiketlerinin konulmasını zorunlu kılmıştır. Bunu yapmanın arkasındaki düşünce, tüketicilere satın aldıkları gıdalar hakkında bilinçli kararlar vermeleri için gerekli bilgileri sağlama düşüncesidir. O zamandan beri, beslenme psikologları, bu etiketlerin tüketicilerin hangi yiyecekleri satın alacaklarını nasıl seçtiğini nasıl etkilediği konusunda araştırmalar yaptılar. Bu çalışmalar, beslenme etiketlemesinin etkileriyle ilgili karışık sonuçlar göstermektedir. Araştırmaya göre, ortalama bir tüketici etiketleri okumaya ve bilgileri dikkate almaya meyillidir. Çünkü kısmi şirketler sağlığa daha duyarlı bileşenlerle gıdalar üretmeye başlamıştır. Bununla birlikte, bu potansiyel sağlık yararlarının çoğu, son birkaç on yılda Amerika Birleşik Devletleri'nde obezite ve obeziteye bağlı ölümlerde devam eden artış tarafından gölgede bırakılmıştır.
Yanlış bilgilendirme ve işlenmiş, önceden paketlenmiş gıdalara kolay erişim nedeniyle, insanların taze gıda veya daha sağlıklı paketlenmiş gıdalar yerine bunları seçme olasılığı daha yüksektir. Bu, sağlıkla ilgili hastalıklara ve obeziteye yol açabilmektedir. Beslenme ve beslenme etiketlerinin nasıl okunacağı konusunda eğitimsiz olanlar bu konuda en fazla risk altında olanlardır. Beslenme etiketlemesi hakkında bilgi verildiğinde, kişinin sağlığı, vücut ağırlığı ve genel enerji alımı üzerinde bir etkisi vardır. Birçok gıda şirketi, gıda ürünlerini gerçekte olduğundan daha besleyici görünmek için pazarlamaktadır. Yanlış bir şekilde insanları, bunların sağlıklı bir seçenek olduğuna inandırmaktadırlar. Bu, obezite ile bağlantılı olabilmektedir. Çünkü bazı insanlar sağlıklı bir seçenek olduğunu düşündükleri bir ürünü çok miktarda alıyor olabilir. Bunu, ürün ambalajının doğru bir yolla istenilen şekilde görünmesini sağlayarak veya üzerlerine yanıltıcı kelimeler koyarak yapabilmektedirler. Ama yine de ürünün, beslenme etiketine bakarsanız göründüğü gibi olmayabilir. Örneğin, ambalajı daha güzel görünen, renkli veya üzerinde resim olan ürünleri, insanlar daha çok almaya meyilli olmaktadır. Ayrıca, gerçek malzemelerle yapılmış, bağışıklığı güçlendirdiği, yüksek fruktozlu mısır şurubu içermediği veya kolesterolü düşürdüğü gibi ambalaj üzerinde yanlış iddialarda da bulunabilmektedirler. Gerçekte, gıda maddelerinin işlenmiş bileşenleri vardır. Bu iddialar doğru değildir ve bu diğer çekici gelen üründeki bileşenlerin sağlıklı olduğu anlamına gelmemektedir. Gıda şirketleri ayrıca, tüketicilerin kendi ürünlerini satın almalarını sağlamak için ürünlerini, diğer ürünlerin sahip olmadığı besinsel faydaları olduğunu söyleyerek daha cazip hale getirmektedirler. Birçok insan beslenme etiketlemesi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istemektedir. Bununla birlikte, şeker, kolesterol, sodyum veya yağ gibi istemedikleri birçok farklı bileşeni karşılaştırmak zorunda kaldıklarında ürün seçimi zorlaşmaktadır. Üründeki arka plan bilgisi olanların veya beslenmeye ilgi duyanların etiketleri doğru okuması daha kolaydır.
Pazarlama
Her sektörde olduğu gibi, gıda ürünlerinin alım satımında da pazarlama önemli bir rol oynamaktadır. Büyük şirketlerin sosyal medya ve viral pazarlama biçimlerinde kullanabildikleri kaynaklar göz önüne alındığında, yiyecek ve içecek pazarlama kampanyaları günümüzde giderek daha yaygın hale gelmektedir. Ve kapsam olarak dan her zamankinden daha geniş yer tutmaktadır. Bazı araştırmacılar, obezite oranlarındaki çarpıcı artışın en azından kısmen son 30 yılda gıda pazarlamasındaki artıştan kaynaklandığını iddia etmektedir. Yeni pazarlama stratejileri, yiyecek veya içeceğin ambalajının değiştirilmesi, medyada ürün yerleşimi, okullardaki reklamlar, daha büyük porsiyonlarla "değerli yemeklere" artan odaklanma ve sporcular veya ünlüler tarafından onaylanma dahil olmak üzere birçok etkili biçim almaktadır. Bu yöntemlerin birçoğu, araştırmalara göre, yetişkinlerden daha kolay etkilenme eğiliminde olan ve çocukken yeme alışkanlıkları yetişkin yaşamlarında uzun süre devam edebilen genç tüketicilere maruz kalmayı arttırmaktadır. Televizyondaki abur cubur reklamlarını çocukların görmemesi için saat 21.00'den önce yasaklanması yönünde çağrılar vardır.
Yanlış bilgilendirme, işlenmiş ve önceden paketlenmiş gıdalara kolay erişim nedeniyle, insanların taze gıda veya daha sağlıklı paketlenmiş gıdalar yerine bunları seçme olasılığı daha yüksektir. Bu, sağlıkla ilgili hastalıklara ve obeziteye yol açabilmektedir. Beslenme ve beslenme etiketlerinin nasıl okunacağı konusunda eğitimsiz olanlar bu konuda en fazla risk altında olanlardır. Beslenme etiketlemesi hakkında bilgi verildiğinde, kişinin sağlığı, vücut ağırlığı ve genel enerji alımı üzerinde bir etkisi vardır. Birçok gıda şirketi, gıda ürünlerini gerçekte olduğundan daha besleyici görünmeleri için pazarlamaktadırlar. Yanlış bir şekilde insanları inanmaya yönlendirerek insanları sağlıklı bir seçenek olduğuna inandırmaktadırlar. Bu, obezite ile bağlantılı olabilmektedir. Çünkü bazıları sağlıklı bir seçenek olduğunu düşündükleri bir ürünü çok miktarda alıyor olabilir. Bunu, ürün ambalajının belirli bir şekilde görünmesini sağlayarak veya üzerlerine yanıltıcı kelimeler koyarak yapabilmektedirler. Ama yine de ürünün, beslenme etiketine bakarsanız göründüğü gibi olmayabileceği görülmektedir. Örneğin, ambalaj daha güzel görünüyorsa, renkliyse veya üzerinde dikkat çekici resim varsa, insanları bu ürünü satın almaya daha fazla teşvik edebilmektedir. Ayrıca, gerçek malzemelerle yapılmış, bağışıklığı güçlendirici, yüksek fruktozlu mısır şurubu içermediği veya kolesterolü düşürdüğü gibi ambalaj üzerinde yanlış iddialarda da bulunulabilmektedir. Gerçekte gıda maddelerinin işlenmiş içerikleri vardır. Bu iddialar doğru değildir ve bu diğer bileşenlerin sağlıklı olduğu anlamına gelmemektedir. Gıda şirketleri ayrıca, tüketicilerin kendi ürünlerini satın almalarını sağlamak için ürünlerinin diğerlerinin sahip olmadığı besinsel faydaları olduğunu da söylemektedir. Birçok insan beslenme etiketlemesi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istemektedirler. Bununla birlikte, şeker, kolesterol, sodyum veya yağ gibi istemedikleri birçok farklı bileşeni karşılaştırmak zorunda kaldıklarında bazı insanlar için ürün seçimi oldukça zordur. Etiketleri belirlemek, ürünün arka plan bilgisi veya beslenmeye ilgi duyanlar için daha kolaydır.
Gıda teknolojisi
Son zamanlarda, gıda bir teknolojik gelişme kaynağı olmuştur. Beslenme psikologları, diğer konuların yanı sıra, gıdaların raf ömrünü uzatabilecek genetik modifikasyon veya katkı maddeleri gibi gıda teknolojisine ilişkin halkın algısını incelemiştir. Genel olarak, bulgular, ortalama bir tüketicinin teknolojiden etkilenen gıdalardan kaçınma olasılığının daha yüksek olduğunu ve organik, tamamen doğal seçimleri tercih edeceğini göstermektedir. Bu teknolojik etkiler, tüketiciler tarafından, bu iddialar gerçeklere dayanmasa bile, sağlık riskleri oluşturduğu algısına sahiptir.
Şok diyetler
Beslenme psikolojisinin sadece insanların günlük olarak nasıl ve ne yedikleri ile ilgili değil, aynı zamanda nasıl ve neden diyet ve egzersiz yaptıkları ile ilgili birçok uygulaması vardır. Fad diyetler (moda diyetler) günümüz toplumunda popülerdir. Genellikle potansiyel müşterilerin ağırlıkları veya neye benzemeleri gerektiği konusundaki idealleri üzerinde yoğun bir şekilde oynarlar. Bu diyetler genellikle, bir kişinin gıda alımında kilo kaybına neden olacağı düşünülen aşırı bir durumu veya kısıtlamayı içermektedir. Kilo vermenin olası kolaylığı nedeniyle insanlar bu kilo verme iddialarına ilgi duymaktadır. Ancak, bu iddialar her zaman bilimsel araştırmalara dayanmamaktadır.
Beslenme psikolojisi - depresyon
Günümüzde depresyon ve obezite iki büyük sağlık problemlerindendir. Depresyon, yorgunluk ve güçsüzlük gibi duyguların önemli nedeniyken, obezite ise mortalitenin (ölümlerin) temel sebebidir. Obezite, benlik saygısında azalma, beden üstünde kontrolü yitirme, yaralanma, suçluluk duyguları gibi psikolojik sorunlara yol açabilmektedir. Ayrıca ağırlık kaybı ve kaybedilen ağırlığın korunması üzerindeki psikolojik engelleri de meydana getirebilmektedir. Depresyon, kızgınlık, kaygı ve yalnızlık gibi duygular, duygusal yeme davranışlarına sebep olabilmektedir. Depresyon, yorgunluk ve stresin, bireyin yeme davranışını arttırdığı, korkular, ağrılar ve gerilimlerin ise yeme davranışını azalttığı düşünülmektedir . Yakın birinin ölümü, yaşanan stres, travmatik olaylar ya da depresyonun olumsuz etkileriyle bireylerin ağırlık kazandığı görülebilmektedir . Depresyon ve psikolojik problemler obez hastalarda diyabet, hipertansiyon gibi tıbbi komplikasyonlara göre daha az önemsenmekte ve göz ardı edilebilmektedir. Obezitenin psikolojik faktörler ve psikiyatrik hastalıklarla ilişkisi birçok araştırmayla ortaya konmuştur .
Obezitenin yalnızca fiziksel bir problemle sınırlı kalmayıp aynı zamanda psikososyal bir sorun olarak da tanımı yapılabilmektedir.
Obez bireylerdeki bazı faktörler normal popülasyona göre daha da fazladır: bedensel görünüşlerindeki memnuniyetsizlik, benlik saygısında düşüklük, evlilik ya da birlikteliklerinde mutsuzluk, iş ve sosyal yaşamda yetersizlik, cinsel yaşamlarında yaşanan güçlük gibi psikososyal problemler dikkat çekmektedir. Ayrıca obez bireylerdeki ruhsal hastalıklar yine normal popülasyona kıyasla daha fazladır.
Türkiye'de yapılan çalışmalarda obez hastalarda major depresif bozukluk en sık görülen ruhsal hastalık olma özelliğini taşımaktadır. Hemen arkasından ise sosyal fobi, nikotin bağımlılığı, alkol bağımlılığı, kaygı bozukluluğu ve obsesif kompulsif bozukluk tanıları gelmektedir.
Biyolojik etmenlerin yanı sıra, kadına dayatılan cinsiyet rolünün sonucu olan psikososyal etkenler, obezite ve obezitede öne çıkan fizkisel ve ruhsal bozukluğun erkelere oranla kadınlarda daha çok görülen sağlık sorunları olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca tedavi edilmeyen tüm ruhsal hastalıkların obeziteye davetiye çıkardığı göz ardı edilmemelidir.
Türkiye'de beslenme psikoloji ve buna bağlı obezite
Türkiye'de de diğer ülkelerde olduğu gibi obezite hızla artmaktadır. Türkiye'de obezite görülme sıklığı; erkeklerde %21.2 iken, kadınlarda ise 41.5 olarak kayıtlara geçmektedir.
Obezitenin oluşumunu etkileyen başlıca faktörler; aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları, yaş, cinsiyet, günlük yapılan yetersiz fiziksel aktivite, eğitim düzeyi, sosyokültürel etmenler, hormonsal ve metabolik etkiler, tedavi edilmeyen ruhsal bozukluklar, genetik faktörler, psikolojik olarak yaşanan zorluklar, kullanılan bazı ilaçlar, doğum sayısı ve doğumlar arası süre etkili olmaktadır.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre üye ülkelerde gelecek 30 yıl içinde 90 milyon kişi obezite yüzünden hayatını kaybetme tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır. OECD verilerine göre Türkiye, ABD ve Suudi Arabistan'dan sonra obezite sıralamasında 3. sırada yer almaktadır. Bu verilere göre Türkiye'deki her 3 kişiden biri obezdir. Gıdalar bilinçli bir şekilde ve sağlığa uygun olarak tüketilmezse daha da artacağı görülmektedir.
Popüler kültürde
Morgan Spurlock'un yönettiği ve oynadığı 2004 yapımı Super Size Me belgesel filmi, Amerika'daki fast food endüstrisinin insanların ve özellikle küçük çocukların beslenmeye bakışını nasıl etkilediğine odaklanmaktadır.
Ayrıca bakınız
●Sağlıklı psikoloji ●Beslenme Politikası ve Tanıtım Merkezi
●Beslenme ve biliş ●Genetiği değiştirilmiş gıda tartışmaları