Продолжая использовать сайт, вы даете свое согласие на работу с этими файлами.
Ateistlere karşı ayrımcılık
Makale serilerinden |
Dinsizlik |
---|
Ateistlere karşı ayrımcılık, diğer kişiler tarafından ateist olarak imlenerek zulüm görmek ve ayrımcılığa uğramaktır. 13 farklı ülkede ateist olanlar idam ile cezalandırılmaktadır.
Ateistlere karşı yasal ayrımcılık liberal demokrasilerde alışılmadık bir durumdur. Buna karşın bazı ateist gruplar, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayanlar, yasalara, yönetmeliklere ve ayrımcılığa katkıda bulunduğu düşünülen kurumlara karşı protestolarda bulunmuşlardır. Bazı İslami ülkelerde ateistler vatandaşlık haklarını kaybetmek ve inançlarını değiştirmekten dolayı ölüm cezasına mahkûm edilmek gibi ayrımcılıklarla yüzleşmektedirler.
Antik çağ
Lucien Febvre gibi bazı tarihçiler ateizmin günümüzdeki algısının on yedinci yüzyılın sonlarından önce olmadığını kabul etmektedir. Bununla birlikte, hükûmet otoritesi ilahi hak kavramına dayanmaktaydı ve tanrının varlığını reddedenler tehdit olarak görülmekteydi. Etiketlenmiş olan bu ateistler, erken dönemde yaşayan Hristiyanlar ve Müslümanlar tarafından yasalarla desteklenen zulümlerin hedefi olmuştur.
Erken modern dönem ve Islahat
Erken modern dönem boyunca "ateist" terimi, ters düşen tanrıbilimsel inanışlara inananlar, intihar edenler, ahlaksız olduğu kabul edilen ve rahatına düşkün kişiler gibi geniş bir yelpazedeki insanlara karşı hakaret terimi olarak kullanılmıştır. Ateistik inançlar, Thomas Aquinas gibi filozoflar tarafından düzen ve toplum için tehdit olarak görülmüştür. Avukat ve alim olan Thomas More'a göre dini tolerans, tanrıya, ölümsüzlüğe ve ruha inanmayanlar dışında genişletilmelidir. Dinsel özgürlüğün çağdaş anlayışının kurucusu John Locke, ateistlerin (Katolikler ve Müslümanlar ile birlikte) vatandaşlık hakları almasına izin verilmemelidir görüşündedir.
Engizisyon boyunca, ateizm ve küfür suçlamasıyla insanlar işkence gördü ve asıldı. Bu kişiler arasında 1619 yılında boğulduktan sonra yakılan rahip Giulio Cesare Vanini, Varşova'da asılarak öldürülen Polonyalı asil Kazimierz Łyszczyński, 1546 yılında asılan Fransız Etienne Dolet yer almaktadır. Ondokuzuncu yüzyılda ateist oldukları suçlamasıyla cezalandırılmarına rağmen günümüzde yaşayan din adamları, Dolet ve Vanini'nin ateist olmadıkları fikrini benimsemektedirler.
Modern tarih
Ondokuzuncu yüzyıl boyunca sayıca az da olsa İngiliz ateistler ayrımcı uygulamalara maruz kalmıştır. Mahkeme sürecinde adaleti sağlamak için gereksinim olan Hristiyan yeminlerini etmeye gönüllü olmayanlar 1870 yılına kadar kanıt sunamıyorlardı. Bununla beraber şair Percy Bysshe, The Necessity of Atheism (Ateizmin gerekliliği) isimli kitapçığı yayınladıktan sonra Oxford Üniversitesinden kovuldu ve iki çocuğunun velayetini kaybetti.
Ateist Charles Bradlaugh, 1880 yılında İngiliz Parlamentosu'na milletvekili olarak seçildi. Meclis yemini etme hakkı elinden alındı ve diğer üyeler bu yeminin edilmesinin anlamsız olacağını söylerek karşı çıktılar. Bradlaugh üç seçim boyunca ardı ardına seçildikten sonra 1886 yılında Meclis Başkanı tarafından yemin edilmesine izin verilerek mecliste koltuğuna oturabildi.
Nazi Almanyası
Nazi dönemi boyunca Almanya'da 1933 yılında verilen hükme göre "Hiçbir Nasyonal Sosyalist... dini bir mesleği olmadığı gerekçesiyle zarar görmemelidir." Bununla birlikte, rejim "tanrısız komünizm"e şiddetle karşıydı, birçok Alman ateist ve sol görüşlü serbest düşünceyi destekleyen organizasyon aynı yıl yasaklandı, bazı sağ görüşlü gruplara 1930'lu yılların ortasına kadar Naziler tarafından tolerans gösterildi. 26 Nisan Nazi-Vatikan anlaşması sonucunda 1933 yılında Hitler, dinsiz eğilimler sebebiyle "Laik eğitim veren okullar asla tolere edilmeyecektir" dedi. 1939 yılında Reichskonkordat anlaşmasını göz ardı ederek Katoliklere ait mezhepsel okulları da kapattı veya kamu tesislerine çevirdi.
1933 yılının sonlarında Hitler, Gottlosenbewegung ateist hareketin kökünü kazıyacağını duyurdu. Hitler'in kullandığı "Gottlosenbewegung" kelimesi aynı zamanda komünist serbest düşünce hareketini de kapsıyordu. 26 Nisan 1933 tarihinde Hitler, din dışı eğilimleri nedeniyle "Laik okullara asla müsamaha gösterilemeyeceğini" belirtmiştir. Tarihçi Richard J. Evans 1939 yılında Almanların %95'inin kendilerini Protestan veya Katolik olarak tanımlarken, %3.5'lik kesim ise "gottgläubig"("tanrıya inananlar", Nazi etkisinin ağır bastığı tanrı inancı, genellikle deistik ve yaratılışçı görüşler içerir), %1.5'lik kesimin ise ateist olarak kabul ettiğini yazdı. Evans'a göre, gottgläubig bağlantılı üyeler "Naziler tarafından partinin ısrarı sonucunda kiliseden ayrılmış ve 1930'ların ortalarına kadar toplumdaki Hristiyanlık etkisini azaltmayı" denemişlerdir.Heinrich Himmler "gottgläubig" hareketinin güçlü bir destekçisiydi ve ateistlerin "daha yüksek güçleri kabul etmeyi reddetmelerinin" "potansiyel bir disiplinsizlik kaynağı" olacağını savunarak SS'e girmelerine izin vermedi. Himmler SS üyelerine şunları söyledi: "Bizler üzerimizde duran Yüce bir Tanrı'ya inanıyoruz; dünyayı, vatanı ve halkı o yarattı ve bize Führer'i o gönderdi. Tanrı'ya inanmayan herhangi bir insan kibirli, megaloman ve aptal olarak görülmelidir ve bu nedenle SS için uygun değildir." Himmler başka konuşmalarında da yukarıdaki duyguları tekrarlayarak ateistleri özellikle kınamıştır. Üç milyon Nazi parti üyesinin çoğunluğu kiliseye Katolik ve Evanjelist Protestan olarak kaydoldu ve vergilerini ödemeye devam etti.
Günümüz
İnsan hakları
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin 18. maddesi düşünce özgürlüğü, vicdan ve dini hakları korumak için tasarlanmıştır. 1993 yılında Birleşmiş Milletler insan hakları komitesi, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 18. maddesi ile "teistik, nonteistik ve ateistik inançların korunması için, herhangi bir dini ve inancı açıklama zorunluluğunun olmadığını" ilan etti.
Batı ülkeleri
Anayasal demokrasinin çağdaş kuramları vatandaşların düşünsel ve ruhen özerk olduklarını ve hükûmetlerin inanç konularını bireylere bırakmaları, onların inançlarının yaptırımlarını ve faydalarını kullanarak dini inanç konusunda zorlamaması gerektiğini varsaymaktadır. Anayasa, insan hakları sözleşmeleri ve anayasal demokrasilerdeki din özgürlüğü hukuku, ateistlere ve agnostiklere yasal olarak koruma sağlar. Ayrıca ifade özgürlüğü hükümleri ve mevzuatları, kiliseyi ülkeden ayırarak ateistlerin haklarının korunmasına olanak sağlar. Sonuç olarak, ateistlere karşı açıkça yapılan yasal ayrımcılık çoğu Batı ülkesinde alışıldık değildir. Bununla birlikte, ateistlere karşı ön yargı Batı ülkelerinde mevcuttur. British Columbia Üniversitesi öğrencisi Amerika Birleşik Devleti içinde yürütülen bir araştırmada, inanç sahibi olanların en az tecavüzcüler kadar ateistlere de güvenmedikleri sonucuna ulaşmıştır. Aynı çalışmada ateistlerin düşük istihdam imkanlarına sahip olduğu ortaya çıkmıştır.
Avrupa
Avrupa'nın çoğu bölgesinde, ateistler uyuşmazlık içerisine girmeden birçok hükûmetin üst düzey makamlarına seçilmişlerdir. Avrupa'da yer alan bazı ateist organizasyonları ülkenin ve kilisenin birbirinden ayrılması konusunda endişeleri olduğunu ifade etmiştir. Almanya'da yönetim gideri kesintisinin kiliseye ödenmesi ve vaazların İsveç parlamentosu tarafından organize edilmesi örneği gösterilmektedir. İrlanda'da hükûmet tarafından finanse edilen okullarda öğretmen olarak çalışabilmek için Hristiyan kolejinde eğitim görme gereksinimi bulunmaktadır. Birleşik Krallık'ta ülke tarafından finanse edilen üç okulun bir tanesi inanç temellidir. Bununla birlikte ateistlerin kamu görevi yapmasına karşı sınırlama yoktur - İngiltere Başbakan Yardımcısı Nick Clegg ateisttir. 2012 yılında yapılan anketin sonucuna göre Almanya'daki Türkler'in %25'i ateistleri aşağı insanlar olarak görmektedir. Portekiz'de başbakan olarak seçilen Mário Soares ve Jorge Sampaio dinsizliklerini rahatlıkla ifade etmektedir. Buna karşılık, Yunanistan'da sağ kanat Yeni Demokrasi hükûmeti "Yunan halkının, Bay Çipras'ın ateist olup olmadığını bilmeye hakkı vardır." atıfında bulunarak dinsizliğin seçilmemek için geçerli bir sebep olduğunu belirtmiştir. 27 yaşındaki bir kişi, Elder Pastitsios isimli vahiysel-fikirli Yunan Ortodoks rahibini hicvettiği için hapis cezası almıştır. Birçok metropolit Yunan Ortodoks Kilisesi (ülke yönetiminden ayrılmamıştır) "inanmayanları meclise seçmeyin" çağrısı yapmıştır ve Ortodoks olmayan kişiler için bile "ateistler için oy kullanmanın günah olduğu" uyarısı yapmışlardır.
Brezilya
2008 yılında yapılan bir araştırmaya göre Brezilya'da en çok nefret edilen grup ateistlerdir, neredeyse uyuşturucu bağımlılarıyla eşit kabul edilmektedir. Araştırmaya göre, görüşülen kişilerin %17'si ateistlerden nefret ettiklerini veya tiksindiklerini, %25'lik kesimin antipati duyduğunu ve %29'luk kısmın önemsiz bulduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.
Kanada
Kanadalı seküler hümanist gruplar, ayrımcılık olarak gördükleri için hükûmet toplantıları sırasında gerçekleştirilen ezbere okunan dualar bölümünü sonlandırmak için çalıştılar.
Amerika Birleşik Devletleri
ABD'de ateistlere karşı ayrımcılık yasal, bireysel, sosyal ve mesleki alanlarda gerçekleşiyor. Bazı Amerikalı ateistler yaşadıkları ayrımcılığı etnik azınlıklar, LGBT toplulukları ve kadınların yüzleştiği ayrımcılık ile karşılaştırıyor. Amerikan Hümanist Birliği üyesi Fred Edwords "Amerikalılar'ın, ateistlere karşı ayrımcılığın diğer gruplara karşı yapılan ayrımcılığın ötesinde olduğunu kabul ettiğini" belirtti. Bununla birlikte diğer ateistler bu karşılaştırmaları reddediyor, önemli bir baskı ve ayrımcılık ile yüzleşmediklerini savunuyorlar.