Продолжая использовать сайт, вы даете свое согласие на работу с этими файлами.
Kadına yönelik şiddet
Kadına yönelik şiddet, kadınların cinsiyetleri nedeniyle maruz kaldıkları fiziksel, cinsel, psikolojik acı veya ıstırap veren ya da verebilecek olan her türlü eylem, uygulama ya da bu tür eylemlerle tehdit edilme, zorlanma veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakılmalarıdır.
Dünyanın pek çok yerinde sıklıkla rastlanan bir insan hakları ihlalidir. Mağdurların doğumla birlikte, hatta doğum öncesinde maruz kalmaya başladıkları bir şiddet türüdür.
Doğacak kız çocuğunu cinsiyeti sebebiyle aile içinde ve yakın çevrede iyi karşılamama, kız çocuklarını cinsiyetleri sebebiyle okula göndermeme, aile içinde veya dışında fiziksel, cinsel saldırılara maruz bırakma, zorla evlendirme, kadını erkek çocuk doğurmadığı için aşağılama, kadına yönelik tecavüz tehdidi, evlilik içi tecavüz, namus cinayetleri, çalışma yaşamına girmenin engellenmesi, düşük ücretle çalıştırılma, iş yaşamına erkeklere kıyasla alt pozisyonlarda başlama, ev içi emeklerinin göz ardı edilmesi, insan ticareti gibi birçok şiddet biçimini içerir.
Ulusal ve uluslararası metinlerindeki tanımlar
- CEDAW
Birleşmiş Milletler'in 1979 yılında hazırladığı Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW), diğer insan hakları metinlerinde genel olarak tüm insanlar bakımından güvence altına alınan hakların, burada özellikle kadınlar açısından ayrıca vurgulaması bakımından diğer uluslararası metinlerden ayrılır. Bu sözleşmede kadına yönelik şiddet, kadınların yalnızca kadın olmaları sebebiyle karşılaştıkları ve eşitsiz güç ilişkilerinden kaynaklanan bir olgu olarak ele alınmış ve toplumsal cinsiyete dayalı bir ayrımcılık biçimi olarak değerlendirilmiştir.
- DEVAW
1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi (DEVAW), kadına yönelik şiddet tanımlarına öncü olmuş metindir. Bu metnin birinci maddesinde kadına yönelik şiddet şu şekilde tanımlanmıştır:
“ | "Kamusal ve özel alanda gerçekleşen, kadınların fiziksel, cinsel, duygusal zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanması olası, her türlü cinsiyet temelli şiddet eylemi veya bu eylemin yapılacağına ilişkin tehdit ya da zorlama ve keyfi olarak özgürlüğün kısıtlanmasıdır. | „ |
Aynı bildirgenin ikinci maddesi ne tür fiillerin kadına yönelik şiddet kapsamına girdiğini belirtmek üzere getirilmiş bir hükümdür. Birinci maddede yapılan tanımın ailede ve yakın çevrede olagelen fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddeti de kapsayacak fakat bununla kısıtlanmayacak şekilde yorumlanması gerektiğini belirtmektedir.
- Pekin Deklarasyonu ve Pekin +5
1995 yılında yapılan 4. Dünya Kadın Konferansı'nda kabul edilen Pekin Deklarasyonu Eylem Planı'nda, Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi'nde (DEVAW) kabul edilen tanıma benzer bir tanımlamaya yer verildi.
2000 yılında yapılan Pekin+5 BM özel oturumunun sonuç bildirgesinde ise kadına karşı şiddet tanımı genişletilerek hükûmetler "evlilik içi tecavüz dahil olmak üzere, aile içi şiddetin her türüne karşı" adımlar atmaya ve "zorla evlendirme" ve "namus suçları" gibi gelenekleri yeryüzünden silmeye yönelik stratejiler geliştirmeye çağrıldı. "Namus suçları" ve "zorla evlendirme" kavramları ilk defa bu metin ile uluslararası bir anlaşma metnine girmiş ve kadına karşı şiddet olarak isimlendirilmiştir.
- İstanbul Sözleşmesi
2011 yılında Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen İstanbul Sözleşmesi'nde "kadına yönelik şiddet" kavramı diğer uluslararası metinlerle benzer biçimde tanımlanmış; ayrıca "kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet" ve "aile içi şiddet" kavramları tanımlanmıştır:
“ |
kadına yönelik şiddet: ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya ızdırap veren veya verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem ve bu eylemlerle tehdit etme, zorlama ve keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakma. aile içi şiddet: Aile içerisinde veya hanede veya mağdur faille aynı evi paylaşsa da paylaşmasa da eski veya şimdiki eşler veya partnerler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet eylemi. kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet: kadına kadın olmasından dolayı uygulanan ve kadınları orantısız biçimde etkileyen şiddet biçimi. |
„ |
Şiddet biçimleri
Kadına yönelik şiddet, kadının fiziksel, cinsel veya psikolojik zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel olan hareketlerdir. Fiziksel şiddet, sözel şiddet (ya da psikolojik şiddet), ekonomik şiddet ve cinsel şiddet olarak dört kategoride toplanabilir.
Kadına yönelik fiziksel şiddet; Kadına zorla bir şey yaptırma ya da bir şey yapmaktan alıkoyma amacıyla, kadının iradesi dışında gerçekleşen fiziksel zarar verici eylemleri içerir. Şiddetin en görünür biçimidir. Daha çok bedensel güce dayanır. Yumruk-tokat atmak, tekmelemek, itip kakmak, aile bireylerinin birisi üzerinde sigara söndürmek veya üzerine kaynar su dökmek, kesici-delici aletle yaralamak gibi eylemleri, kadın cinayetlerini içerir. Bireyler tarafından uygulanan fiziksel şiddet dışına polis ve yetkili personel tarafından yapıla taşlama ve coplama gibi fiziksel şiddet biçimleri mevcuttur.
Kadına yönelik psikolojik (sözel) şiddet; kadını küçük görerek, onun bir işi yapamayacağını, beceremeyeceğini belirten ithamlarda bulunma, kişiliğini ve fikirlerini önemsememe, bağırma, lakap takma, davranışlarını sürekli olarak eleştirme, emir yağdırma, surat asma, davranışlarını ve yaptıklarını sürekli olarak kontrol etme, iş hayatında ve sosyal yaşamda kadının karşısına çıkan fırsatlara engel olma gibi davranışları içerir.
Kadına yönelik cinsel şiddet; Kadının iradesi dışında ilişki kurma, tecavüz, sözlü ve fiili olarak gerçekleştirilen taciz olaylarını içerir. Bir kişiyi, istemediği zaman ve şekilde cinsel ilişkiye zorlamak; gebelikle veya seksüel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmasına neden olmak, cinsel ilişki sırasında incitmek, acıtmak, tecavüz etmek, başka kişilerle ilişkiye zorlama, doğum kontrol yöntemlerini reddetmek, cinsel organına zarar vermek, fahişe veya frijid olmakla suçlamak, namus ve töre nedeni ile baskı uygulamak ve öldürmek gibi davranışlar kadına yönelik cinsel şiddet davranışlarına örnektir. Savaş sırasında sistematik tecavüz gibi hükûmetler tarafından işlenen veya göz yumulan kadına yönelik cinsel şiddet biçimleri de vardır; askeri çatışmalar sırasında cinsel şiddet, cinsel kölelik, zorla kısırlaştırma, zorunlu kürtaj bun şiddet biçimlerine örnektir.
Kadına yönelik ekonomik şiddet; kadının iradesi dışında onu çalışmaya zorlama ya da çalışmaktan alıkoyma gibi şiddet biçimlerini kapsar. Kadının eğitim almasına engel olma, kredi kartına el koyma, parasını denetleme, çalışmaya zorlamak, kadının çalışmadığı durumlarda ev idaresi için yetersiz para vermek, mülkiyet hakkına engel olmak kadının maruz kaldığı ekonomik şiddet örnekleridir.
Tüm bu şiddet biçimleri dışına kadın ticareti ve zorla fuhuş gibi pek çok kadına yönelik şiddet biçimi genellikle organize suç şebekeleri tarafından işlenmektedir.
Kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele
Kadına yönelik şiddet, tüm dünyada çok eski bir olgu olmasına rağmen, hukuksal ve uluslararası metinlerde insan hakları kavramı çerçevesinde bir sorun olarak ele alınması ve önlenmesine yönelik çalışmaların başlatılması 1970’li yıllardan sonra gündeme gelebilmiştir. Bu gecikmenin kadına karşı şiddetin mahremiyet gerektiren özel bir durum olarak görülüp sessizce katlanılmasından kaynaklandığı düşünülür.
Birleşmiş Milletler bünyesindeki Kadının Statüsü Komisyonu'nun çabaları sayesinde 1975 yılı "Kadının Uluslararası Yılı" ve 1975-1985 arası "BM Kadın On Yılı" ilan edildi. Bu dönemde yapılan çalışmalar sonucunda 1979 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW) kabul edildi. Sözleşme, 1979'da kabul edilen ilk haliyle şiddet konusunda herhangi bir düzenlemeye yer vermemekteydi. Ancak Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi tarafından 1992 yılında hazırlanan 19 No'lu tavsiye kararı ile kadına yönelik şiddet, ayrımcılıkla ilişkilendirildi ve devletler, bir ayrımcılık biçimi olarak şiddeti önlemekle yükümlü kılındı.
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nde (CEDAW) açıkça hiçbir hükümde kadına yönelik şiddet konusuna yer verilmemiş olmasına dair eleştiriler üzerine 1993 yılında sözleşmeyi tamamlayan yeni bir düzenleme yapılmıştır: Kadınlara Yönelik Şiddetin Tasfiyesine İlişkin Bildirge (DEVAW). 20 Aralık 1993 tarihli BM Genel Kurulu oturumunda kabul edilen bu bildirge, hukuki bağlayıcılığa sahip olmadığı halde, kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi açısından içerdiği ilke ve kurallarla, devletlerin iç hukuklarında düzenleme yapılması için itici güç oldu.
Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda Amerika kıtasında Belém do Pará Sözleşmesi (1994) imzalandı. 1995 yılında Pekin’de BM Dördüncü Dünya Kadın Konferansı gerçekleştirildi. Konferans sonucunda kabul edilen Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu'nda kadına yönelik şiddet konusunda çeşitli stratejik hedefler belirlendi ve hükûmetlerin gerçekleştireceği somut eylemler tarif edildi. Bunlar kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yasal düzenlemelerin yapılması, şiddet mağdurlarını destekleyen programlar, farkındalık yaratıcı eğitimler düzenlenmesi gibi eylemlerdi.
Avrupa Konseyi 1999 yılını 1999 yılı "Avrupa Kadınlara Karşı Şiddete Hayır Yılı" ilan etti. BM Genel Kurulu, 1999'da 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak belirledi.
Afrika kıtasında kadınlara kapsamlı haklar garanti eden Maputo Protokolü, 2003 yılında Afrika İnsan ve Halkların Hakları Sözleşmesi'ne ek bir protokol şeklinde kabul edildi.
On yıl süren tartışmalardan sonra Avrupa Konseyi, tüm bunların ötesine giderek kadına yönelik fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet, cinsel ve her türlü taciz ve zorla evlendirmenin yasalarla cezalandırılmasını öngören dünyanın ilk ve tek bağlayıcı sözleşmesini 2011 yılında hazırladı. Sözleşme, aile içi şiddeti de kapsaması nedeniyle e o dönemde "devrim" olarak nitelendirildi. Türkiye’nin Avrupa Konseyi dönem başkanlığı yaptığı bir dönemde İstanbul'da düzenlenen bir toplantı sırasında imzaya açılan sözleşme "İstanbul Sözleşmesi" olarak anılır. Avrupa Konseyi dönem başkanı sıfatıyla metnin imzaya açılmasını sağlayan ve bu kapsamda ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. İçerdiği hükümlerin devletler tarafından ne derece yerine getirildiğini denetlemek üzere on uzmandan oluşan kısaca "GREVIO" olarak adlandırılan bağımsız bir organ oluşturuldu.
Yaygınlığı
Kadına yönelik şiddet, tüm ülkelerde ve kültürlerde yaygın olan görülen ve milyonlarca kadını etkileyen bir durumdur. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 161 ülkeden toplanan 2000-2018 verilerine dayanarak hazırlanan bir rapora göre dünyada tahminen 736 milyon kadın (yaklaşık her üç kadından biri) hayatlarında en az bir kere yakın ilişki partnerinin şiddetine, partneri olmayan birinin cinsel şiddetine veya ikisine birden maruz kalmıştır.
Kadınlara yönelik şiddet ağırlıklı olarak şiddet mağdurunun eşleri, eski eşleri veya yakın ilişki partnerleri tarafından gerçekleşmektedir. 15 yaş üstü 640milyon kadın hayatlarında en az bir kez yakın ilişki partnerinin şiddetine uğramıştır. Aynı rapora göre dünyadaki kadın cinayetlerinin %38'i yakın ilişki partneri tarafından işlenmektedir. Partnerleri dışında birinin saldırısına uğradığını bildiren kadınların oranı %6'dır (bu rakam sadece tecavüz ve tecavüz girişimlerini içerir); ancak bu tür şiddetin rapor edilenin çok üstünde olduğu tahmin edilmektedir.
Düşük ve orta gelirli ülkelerde kadına yönelik şiddet daha yaygındır. Bazı ülkelerde hayatında en az bir kere fiziksel ve/veya cinsel partner şiddetine maruz kalan kadınların oranı %50'ye ulaşır (Melanezya'da %51). En düşük oranlar ise Avrupa (%16- %23), Orta Asya (%18), Doğu Asya (%20) ve Güney-doğu Asya'da (%21) görülür.
2014 yılında Avrupa Birliği genelinde yapılan bir çalışmada kadınların %22’sinin 15 yaşından sonra yaşamlarının herhangi bir zamanda birlikte olduğu partnerinden fiziksel ve/veya cinsel şiddet gördüğü, kadınların %31’inin fiziksel şiddetin bir ya da daha türüne maruz kaldıkları, %11’inin cinsel şiddet mağduru olduğu, %5’inin ise cinsel saldırıya maruz kaldığı bildirilmektedir.
Türkiye’de de kadına yönelik şiddet sık yaşanan bir durumdur. Araştırmalara göre kadınların %52 ile %66’sı sözel şiddete, %15 ile %65’i fiziksel şiddete, %24 ile %55’i psikolojik şiddete, %13,5 ile %19,3’ü ekonomik şiddete, %6,3 ile %15’i cinsel şiddete maruz kalmaktadır.
Taşpınar, Karabudak, Çoban ve Adana (2021)’nın Aydın il merkezinde bulunan aile sağlığı merkezlerinde yaptığı bir çalışmada kadınların %11,7’sinin gebelik öncesinde, %14,8’inin gebelik sürecinde fiziksel, sözel, cinsel ve ekonomik şiddet türlerinden en az birine maruz kaldığı bulunmuştur.
Konuyla ilgili yayınlar
Ayrıca bakınız
Genel | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Biçimleri |
|
||||||
Kurbanlar |
|
||||||
Korunma | |||||||
Ülkelere göre | |||||||
Din |
Konular | |
---|---|
Öldürme | |
Cinsel saldırı ve tecavüz | |
Diğer türler | |
Uluslararası yasal tedbirler | |
İlişkili maddeler |