Продолжая использовать сайт, вы даете свое согласие на работу с этими файлами.
Dikkat
Dikkat, düşünceyi belli bir şey üstünde yoğunlaştırabilme gücü. Nesnel olarak, bütün duyumsal ya da belleğe yerleştirilmiş bilgilerden, daha sonra kullanmak için bir bölümünü seçmeyi gerektirir. Bir toplantıda konuşan çeşitli kişiler arasında yalnızca birini dinlerken bir resme bakarken şekilleri dikkate almaksızın yalnızca renklere yoğunlaşırken, kalabalıkta bir tanıdığı ararken ya da akıl bir problemi çözmeyi yoğunlaştırılırken, farklı verimlilik derecelerinde farklı dikkatler söz konusudur. Bireyin seçmek zorunda kalması algılamanın, düşünmenin ya da birçok şeyin aynı anda yapmanın bir sınırı olduğunu gösterir.Dikkat, bir bilginin belli öznel veya nesnel olarak dikkate alınan yönünü seçerek ona odaklanan, diğer bir taraftan o bilginin algılanabilen diğer yönlerini göz ardı eden davranışsal ve bilişsel süreçtir. Dikkat, sınırlı işlenen kaynakların paylaştırılmasıdır.
Dikkat bazen istemeden ve elde olmadan uyanır: Yoğun, tuhaf ya da önemli dış uyarıcılar tarafından çekilebilir. Bunlar yönlendirici tepki sağlar. Uyarıcı arttıkça organizma uyarıcıya yönelerek dikkatı hem düşüncesel, hem de fiziksel olarak başlatır. Herhangi bir biçimde uyarıcı tekrarlanır ya da sürekli olursa, dikkat tepkisi bütünüyle azalır ya da bütünüyle ortadan kalkar. Belirli bazı etkinlikler için dikkat gerekli değildir: Bir sahnenin gerekli fiziksel özellikleri (renk, boyut, biçim ve hareketi) dikkat harcama gerektirmeden belleğe yerleştirilebilir. Aynı biçimde, başlangıçta yoğun dikkat gerektiren bazı işler, daha sonraları öylesine otomatikleşir ki, öbür etkinliklerle birleştirilebilir. Fizyoloji uzmanları, dikkatin algılama sürecini hangi bölümlerin etkilediğini araştırmaktadırlar. Seçici dinleme deneyleri sırasında, deneklerden dinledikleri mesajlardan birini tekrarlamaları istenince, öbür mesajla ilgili dikkatleri dağılmış ve sonuçlar, bir kişinin iki mesajın genel özelliklerini aynı anda kaydedebildiğini, ama yalnızca birinin sözlü içeriğini tekrarlayabileceğini göstermiştir.
Dikkat eğitimde, psikolojide, sinir biliminde, bilişsel sinir biliminde ve nöropsikolojide araştırılan geniş bir alandır. Araştırmaya açık alanlar; duyu ipuçlarının kaynaklarına karar vermeyi, dikkati meydana getiren sinyalleri, bu duyu ipuçlarının etkilerini, duyusal nöronların özelliklerinin ayarlayan sinyalleri ve dikkat ve diğer işleyen bellek, vijilans gibi bilişsel ve davranışsal süreçler arasındaki ilişkileri içerir. Nöropsikolojideki olan çalışmaları genişleten, oldukça yeni olan bir araştırmanın bir kısmı travmatik beyin yaralanmalarını ve onların dikkat üzerindeki etkisi ile ilişkilendirilen tanısal belirtileri araştırmaktadır. Ayrıca dikkat kültürden kültüre değişebilir. [2]
Dikkat ve bilinç arasındaki ilişki pereniyal felsefi keşifi haklı çıkaracak kadar karışıktır. Bu keşif hem çok eski hem de devamlı konuyla ilgilidir, çünkü bu keşifin, ruhsal sağlıktan tutun da bilincin hastalıklarının çalışmalarına ve onun gelişim ve araştırma alanlarına kadar olan alanlarına etkisi olmuştur.
Çağdaş tanımı ve araştırması
Psikolojinin bilimsel bir disiplin olarak kurulmasından önce, dikkat felsefenin çalışma alanıydı. Bundan dolayı, dikkat alanındaki buluşların çoğu filozoflar tarafından yapılmıştır. Juan Luis Vives deneysel araştırmaların öneminin farkına varan ilk kişidir ve bundan De Animata et Vita (Ruh ve Yaşam) adlı kitabında söz etmiştir. Bundan dolayı, psikolog John Watson Vives’ten Modern Psikolojinin babası olarak bahseder. [3] Hafıza üzerindeki çalışmasında, Vives uyarıcıya daha yakından katılmanın akılda tutma açısından daha iyi sonuç vereceğini bulmuştur.
1900’ların başında, psikologlar dikkat görevlerini gözlerken beyni görüntülemek için pozitron yayıcı tomografi (PET) ve daha sonra manyetik-rezonans görüntüleme (fMRI) tekniklerini kullanmaya başlamışlardır. Kullanılan araç ve gereçlerin çok pahalı olmasından ve bunların sadece hastanelerde bulunmasından dolayı psikologlar nörologlarla işbirliği yapmak istemişlerdir. Psikolog Micheal Posner (görsel seçici dikkat taslağıyla daha sonra ün kazanmıştır.) ve nörolog Marcus Raichle seçici dikkat beyin görüntüleme çalışmalarının öncüleridir. Onların psikolojik deneylerinin sonuçları bu zamana kadar maymun beynine odaklanan sinirbilimi camiasında kısa süre içerisinde ilgi uyandırmıştır. [4] Teknolojik yenilenmenin gelişmesiyle birlikte nörologlar bu yeni beyin görüntüleme tekniklerini ile bilişsel psikolojinin karmaşık deneysel paradigmalarını birleştirerek bu tür araştırmalara merak sarmışlardır. Elektroansefalogram (EEG) ‘ın daha eski tekniklerinin seçici dikkatin altında yatan beyin faaliyetleri üzerinde çalışmak için uzun süredir bilişsel psikofizyolojistler tarafından kullanılmasına rağmen, yeni tekniklerin kesin olarak beynin içindeki bölgesel faaliyetleri ölçme yetileri daha geniş bir araştırmacı camiası için yenilenmiş bir ilgi meydana getirmiştir. Yapılan bu deneylerin sonuçları psikolojik, psikofizyolojik ve maymunlarla yapılan deneylerle geniş bir uyuşma göstermiştir.
Görsel dikkat ve seçici dikkat
Bilişsel psikolojide en az iki adet görsel dikkati tanımlayan model vardır. Bu modeller çürütülebilir hipotezler üretmede ve iç bilişsel süreçleri açıklamada kullanılan metaforlar olarak düşünülebilir. Genel olarak konuşmak gerekirse, görsel dikkat temelde iki aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada dikkat eşit bir şekilde tüm dış sahneye dağıtılır ve buna paralel olarak bilgi işlemi yapılır. [5] İkinci aşamada ise sahnenin sadece belli (odaklanılan) bir bölgesine dikkat verilir ve bilgi işlem seri bir biçimde gerçekleştirilir.
Literatürde görülen ilk modellerden birisi de “spotlight model”, kabaca çevirmek gerekirse spot ışığı modelidir. “Spotlight” terimi William James’in dikkati odak (focus), çerçeve (margin) ve kenara (fringe) benzettiği çalışmalarından esinlenilerek ortaya çıkmıştır. [6] Odak görsel sahneden yüksek çözünürlüklü bilgiyi aldığımız bölge ve görsel dikkati yönlendirdiğimiz geometrik merkezdir. Kenar (fringe) odağı saran, bilgiyi daha düşük çözünürlükte aldığımız bölgedir. Bu kenar bütün odaklanılan sahne boyunca genişler ve genişlemenin bitip sahnenin kesildiği alana da çerçeve(margin) denir.
Bir diğer modelde zum merceği modelidir ve ilk defa 1986’da tanıtılmıştır. [7] Bu model “spotlight” modelinin birçok özelliğini (mesela çerçeve, kenar ve odak) taşır fakat ek olarak boyutunda değişime uğramıştır. [8] Bu boyut değişiminin çıkış noktası da kameralardaki zum merceğidir, herhangi bir boyut değişikliği, bilgi işlemdeki çalışmanın etkisiyle takas anlamına gelir. Çünkü dikkat kaynakları ‘sabit’ farz edilir ve odak ne kadar büyükse görsel sahnenin bu alanındaki işlem süresi de o kadar yavaş olur, bunun sebebi de bu sabit kaynakların daha geniş bir alana yayılmak zorunda kalmasıdır. Dikkatteki odağın minimum 1° derecelik bir optik açıya karşılık geldiği düşünülmektedir fakat maksimum boyutu henüz belirlenmemiştir.[6][9]
Son dönemlerde Treisman'ın 1993’te ortaya attığı Feature Integration (dikkat bütünleme) Theory (FIT)’si ile Duncan ve Humphrey'nin 1989’da çıkardıkları Attentional Engagement (dikkat anlaşması) Theory (AET)’nin karşılaştırıldığı önemli bir tartışma ortaya çıkmıştır. [10] FIT, objeleri, objelerin özelliklerini toplayan seçici mekânsal dikkat vasıtasıyla aldığımızı farz eder. Duncan ve Humphrey ‘in AET’si, algısal bölümlendirmenin ilk dikkat öncesi paralel evresinin ve sahnedeki bütün görsel maddeleri kapsayan analizlerin var olduğu düşüncesini sürdürmektedir. Bu evrede, görsel sahnedeki objeler, yapısal ünitelerde üretilir. Bu paralel safhanın ürünü de çoklu-mekânsal-ölçek yapılı temsillerdir. Seçici dikkat bu noktadan sonra devreye girer ve görsel kısa dönemli hafızaya girebilecek öğeleri seçer. Bu iki teori arasındaki zıtlık görsel dikkat görevlerinin tek başına ve bunları yönlendiren bütünleyici bilişsel süreçlerin ayırımını yapmak hususunda vurguda bulunur. [10] Rastophopoulos bu tartışmayı şöyle özetlemiştir: “objelerin tespitinde mekânsal dikkatin gerekli olduğunu savunan Treisman’ın FIT teorisine karşın, Humphrey görsel elementlerin merkezi dikkat olmadan ilk paralel evrede kodlanıp birbirine bağlandığını ve ilk gruplandırmanın sonucundan doğan öğelerden seçim yapmak için dikkat verildiğini savunur”. [11]
Nöropsikolojik model
20. Yüzyılda, Lev Vygotsky ve Alexander Luria dikkat, hafıza ve aktivasyondan oluşan üç ko-aktif süreçler olarak tasvir edilmiş olan işler belleği tanımlayan nöropsikoloji üç bölüm modeli’ ni oluşturmuşlardır. Dikkat işler belleğin üç ana ko-aktif süreçlerinden biridir. A.R. Luria 1962’de Erkeklerde Yüksek Kortikal İşlevler kitabına kısa ek bir cilt olarak 1973’te İşler Bellek kitabını yayınladı. Luria, kitabın bu cildinde işler belleği “dikkat sistemi, amnestik ( hafıza) sistem ve kortikal aktivasyon sistemi” olarak tanımladığı sürekli ko-aktif üç süreçten oluşturarak kendi üç-bölüm küresel teorisini özetledi. Bu iki kitap da Homskaya’nın açısından “Luria’ nın Nöropsikolojideki ana çalışmaları arasından, bu yeni bilim dalının bütün yönlerini (teorik, klinik, deneysel) bütün olarak en çok yansıtan” olarak düşünülür”. [12] Vygotsky ve Luria’nın ortak çalışmasının ürünü olarak, bu çalışma, 21. yüzyılın başlarında anlaşıldığı şekilde, dikkatin güncel bir tanım ve anlayışının büyük bir bölümünü belirlemiştir.
Bölünmüş dikkat
Bölünmüş dikkat veya dikkat bölünmesi (multitasking), iki ya da daha fazla işi/görevi eşzamanlı olarak yapma girişimi/teşebbüs etmek olarak tanımlanabilir; ancak araştırmalara göre insanlar multitasking yaparken daha çok hata yapıyorlar ya da görevlerini daha yavaş yapıyorlar. [13] Üstlenilen görevleri gerçekleştirebilmek için dikkat olgusu her bir bileşen arasında paylaştırmak zorunda kalıyorlar. [14][15]
Eski araştırmalar, hikâye okurken müzik dinlemek ya da başka bir şey yazmak veya iki ayrı mesajı farklı kulaklardan dinlemek (dichotic listening: çift kulaklı dinlemek) gibi insanların eşzamanlı işler yaparkenki kısıtlamaları/sınırları içerirdi. [13] Genel olarak, dikkat olgusu üzerine yapılan klasik araştırmalar, yapılması gereken farklı görevler varken insanların yeni bilgi öğrenme/edinme kabiliyetlerini veya algılayışın/algının sınırlarını incelemiştir. Hatta araba kullanırken radyoyu açmak ya da araba kullanırken telefonla konuşmak gibi insanların eşzamanlı iş yaparken nasıl performans gösterdiklerine dair eski literatür/bilgi/kaynaklar da vardır. [17][18][19]
İnsandaki multitasking olgusu ile ilgili güncel araştırmaların büyük bir kısmı, iki işi eşzamanlı yapma performansı temeli üzerine kuruludur ki bu işler genellikle araba kullanma esnasında mesajlaşma, bir şeyler/yemek yeme ya da arabadaki başka bir yolcuyla ya da telefonla bir arkadaşla konuşma gibi ikinci bir işi yapma durumunu içermektedir. Söz konusu araştırma, insandaki dikkat sistemi işleyişinin belli bir sınırı olduğunu ortaya çıkarır/çıkardı; sair işler sürece dâhil olduğu zaman araba kullanma performansı kötüleşiyor; daha önce ifade edilen işlerle meşgul olunduğu zaman, sürücüler daha çok hata yapıyor, daha sert ve geç fren yapıyor, daha fazla kaza yapıyor, diğer şeritlere daha çok sapıyor ve/ya etrafındakilere karşı farkındalığı azalmış oluyor.
Telefonu eller-serbest modu ya da elde tutarak konuşma açısından çok az fark olduğu bulundu. Bu durum, probleme yol açan sebebin, sürücünün eliyle ne yaptığından ziyade, insandaki dikkat sistemi üzerine yüklenen ekstra yük olduğu öne sürülüyor. Sürücünün yanındaki yolcuyla konuşması, telefonda birisiyle görüşmek kadar bilişsel bir emek istese bile, arabadaki yolcular sürücünün ihtiyacına göre konuşmayı değiştirebilecek pozisyonda bulunmaktadır. Örneğin, trafiğin yoğunlaşması halinde yolcu, sürücünün gittikçe zorlaşan şartlar altında yolunu daha iyi bulabilmesi adına konuşmayı durdurabilir, ancak telefonda konuşulan kişi bu durumun farkında bile olmayabilir.
Eş zamanlı dikkat
Aynı zamanda birden fazla olaya dikkatini vermek olarak sınıflandırılmış olan eş zamanlı dikkat, dikkatin bir türüdür. Eş zamanlı dikkat, çevredekileri bu tarz dikkat ile öğrenen yerel toplumlardaki çocuklarda vardır. Yerel kültür geçmişi olan çocukların hem diğer insanlarla ve hem de çevresiyle olan etkileşiminde eş zamanlı dikkat bulunur. Eş zamanlı dikkat birçok eş zamanlı aktivite ve olaya odaklanmayı gerektirir. Bu durum eş zamanlı dikkati, çoklu aktiviteler arasında dikkat ve odağı sırayla değiştirmek olarak nitelendirilmiş çok görevli dikkatten ayırır. Diğer bir deyişle çok görevli dikkatte diğer aktiviteye geçmeden önce yapılan aktiviteye olan dikkatin durması gerekir.
Eş zamanlı dikkat aynı zamanda gerçekleşen birden fazla eyleme kesintisiz dikkati içerir. Bir gruptaki eş güdüm, eş zamanlı dikkat taktiklerini birbirine bağlayabilecek başka bir kültürel uygulamadır. Amerika’daki orta sınıf Avrupa kökenli aileler olaylar arasında bir ileri bir geri giderken, San Pedro’daki yerel kökenli çocuklar ve bakıcılarda eş zamanlı dikkat modeliyle paralel olarak grubun diğer üyeleriyle sürekli bir eş güdüm içinde oldukları gözlemlenmiştir. [2][21] Bu araştırma, yerli Amerikan köklerine yakın bir bağı olan çocukların özellikle geniş ve keskin gözlemciler olmak için yüksek bir eğilime sahip oldukları sonucuna varmıştır.[22] Bu sonuç dikkat yönetiminde güçlü kültürel farklılıkların altını çizmiştir.